Edwin Hubble ismi belki çoğu kişi tarafından bilinmez ancak Uzaydaki büyük keşiflere olanak tanıyan Hubble uzay teleskobuna adını veren kişidir. Tabiki bu adı anısı yaşaması için NASA vermiştir. Edwin Hubble zamanında yaptığı gözlem ile evranin genişlediğini ispatlayıp Einstein’in bile yanılmasını kanıtlayan Nacizane Astronomdur.
Edwin Hubble Kimdir ?
Edwin Hubble, kendi adını taşıyan uzay gözlemevinden dolayı tanımaktadır. Hubble Uzay Teleskobu, astronominin yükünü taşıyan en önemli araçlardan biridir ve astronomlara evrendeki büyüleyici cisimler ve süreçler göstermiştir. Yirminci yüzyılın başlarında yaşamış en çalışkan astronomlardan birinin adını taşımaktadır.
Peki, memleketi Missouri eyaletinin Marshfield kenti olan eski bir avukat, adının bir teleskopa verilmesini sağlamayı nasıl başarmıştır? Gökyüzündeki bazı uzak ışık bulutlarının aslında bizim evimiz olan Samanyolu’nun sınırlarının çok ötesindeki uzak galaksiler olduğunu kanıtlamıştır. Onun çalışması, adını taşıyan teleskobun yapacağı büyük işlerin alametidir.
Edwin P. Hubble 1889 yılında, bir sigortacının oğlu olarak dünyaya geldi. Çocukken bilime ilgi duyup üniversitede matematik ve astronomi okudu; daha sonra babasının teşvikiyle de İngiltere’deki Oxford Üniversitesinde hukuk eğitimi aldı. Hubble 25 yaşına geldiğinde astronom olmaya karar verip Chicago Üniversitesi’ne başladı ve 1917 yılında doktorasını aldı. Ana ilgi alanı, silik bulutsular olduğu iddia edilen cisimlerdi. I. Dünya Savaşı’nda askeri hizmetini tamamladıktan sonra California’daki Mount VVilson Gözlemevi ekibine katıldı; burada bu cisimleri daha detaylıca incelemek için yeni tamamlanmış, 100 inçlik Hooker teleskobunu kullandı.
Hubble galaksilerin çekilme hızlarım nasıl fark etti? Doppler etkisi denen bir şey kullandı. Bu etki, ışık ya da ses dalgalanılın gözlemciye doğru hareket ederken daha yüksek frekansa (ses ise) ya da daha yüksek dalga boyuna (ışıksa) sahip olduğunu, gözlemciden uzaklaşırken daha düşük frekans/dalga boyuna sahip olduğunu söyler. Hubble uzak galaksilerden gelen ışığı bir spektruma ayırmak için spektroskop kullandı.
Edwin P. Hubble Mount Wilson‘daki çalışmasına 1953 yılındaki ölümüne dek devam etmiştir. Onun çalışmaları astronomi ve kozmolojide devrimler yarattığı için Hubble Uzay Teleskobu’nun yaşamı ve başarıları sebebiyle onun adını taşıması da hiç şaşırtıcı değildir.
Teleskop İle Macerası
Evrenin genişlemesinin ne anlama geldiği kısaca şu şekilde özetlenebilir. Aralarında çok büyük mesafeler olan iki cisim olsun. Zaman içerisinde evrenin genişlemesi sonucunda cisimler arasındaki mesafe artacak ancak cisimlerin boyutları değişmeyecektir. Evrenin genişlemesiyle ilgili diğer bir önemli nokta bu genişlemenin herhangi bir merkezi olmamasıdır. Samanyolu’ndan baktığımız zaman her yöndeki uzak gökcisimlerinin zamanla daha çok uzaklaştığını görüyoruz. Ancak bu uzaklaşma belirli bir merkezden dışa doğru değildir. Hubble Chicago Üniversitesi’nde matematik, astronomi ve felsefe dersleri aldığı bilim anabilim dalında okudu. Uzun boylu, yapılı bir genç adam olarak basketbol ve boksta sivrildi ve akademik ve atletik hünerleri ona Oxford’da Rhodes bursu kazandırdı. Hubble İngiltere’de atletik uğraşılarını sürdürdü boks yaptı, parkurlarda koştu ve British Isles’daki ilk beyzbol takımlarından birinde oynadı.
Bir yıl sonra, Wisconsin’deki Yerkes Gözlemevi’nde işe başladı. Burada, onu günün birinde ünlü yapacak olan bir konu üzerinde, Nebula adı verilen soluk, puslu lekeler üzerinde çalışmaya koyuldu.
Hubble’ın gökbilimci olarak becerileri kendisine prestijli Mount Wilson Gözlemevi’nden teklif almasını sağlayacak kadar etkileyiciydi. Birinci Dünya Savaşı yüzünden burada çalışmaya hemen başlayamadıysa da 1919 yılında, yeni terhis olmuş Binbaşı Hubble hâlâ üzerindeki üniformalarıyla gözlemevine vardı. Artık dünyadaki en güçlü teleskop olan henüz tamamlanmış 100 inçlik (2,54 metrelik) Hooker Teleskobuyla uzayın derinliklerini gözlemeye hazırdı.
Hubble evrenin büyük ve Samanyolu’nun önemsiz olduğunu keşfetmekle bir anda büyük bir bilimsel üne kavuştu. Ama Hubble çoktan yeni bir problemle uğraşmaya başlamıştı. Yıllardır, gökbilimciler nebulalardan gelen ışığın olması gerekenden daha kırmızı olduğunun farkındaydı. Bu “kızıla-kayma” denen şeyin en muhtemel sebebi gözlemciden uzağa doğru hareketti.
Hubble ve asistanı Milton Humason bu uzaklaşan nebulaların mesafelerini ölçmeye başladı ve bugün Hubble Yasası olarak bilinen şeyi buldu: bir galaksi dünyadan ne kadar uzaksa o kadar hızlı uzaklaşmaktadır. Bu, bütün evrenin hızla genişliyor olduğu anlamına gelebilir miydi? Bu sonuç olağanüstüydü ve akıllara durgunluk vericiydi, ama kaçınılmaz görünüyordu.
Einstein Hubble’in keşfini duyduğunda çok sevindi. On yıldan fazla bir zaman önce yeni ortaya koyduğu genel görecelik teorisi ona evrenin ya genişlediğini ya da daraldığını söylüyordu, ama gökbilimciler ona durumun her iki de olmadığını söylediler. Böyle olunca, Einstein doğru bildiğinden şaşarak, “kozmolojik terim” dediği ve evreni kendi içine çökmekten koruyan bir tür karşı-çekim kuvveti olan bir ekstra faktörle mükemmel denklemlerini berbat etti.
Hubble’ın astronomiye son büyük katkısı Palomar Dağı üzerindeki Hale teleskobunun tasarımı ve yapımındaki merkezî rolü oldu. Hooker’dan dört kat daha güçlü olan Hale 40 yıl boyunca dünyanın en büyük teleskobu olacaktı. Daha da uzun bir süre dünyanın en büyük teleskobu olabilirdi, ama yapımı İkinci Dünya Savaşı yüzünden yarım kaldı, aynı şekilde Hubble’ın kariyeri de öyle. Eski Binbaşı Maryland’daki Aberdeen Deneme Üssünde balistik bölümünün başına geçti.
Hubble belki de adının, Hubble Uzay Teleskobu’na verilmiş olmasından teselli bulurdu. Bu teleskop şimdi kendisinin tahayyül bile edemeyeceği uzayın derinliklerini araştırıyor. Hubble teleskobu her ne harikalar önümüze seriyor olursa olsun, bütün bunlar Edwin Hubble’ın California’da ıssız bir dağın tepesinde göz attığı sahnede oynanıyor.