Piltdown İnsanı Aldatmacası
1912 yılında “Piltdown Adamı” fosilleri, maymunlar ve insanlar arasındaki en önemli “kayıp halka” olarak lanse edildi; ancak 1953’e gelindiğinde ise hilesi ortaya çıkarıldı. O günden geriye akıllarda bu sahte yapının kim tarafından ve neden yaratıldığı sorusu kaldı.
İngiltere’de bulunan Liverpool John Moores Üniversitesinden araştırmacılar bunun suçlusunun kim olduğunu kesin olarak bulma görevini üstlenmeye karar verediler. Araştırma ekibi 2009’dan itibaren kemikleri incelemek amacıyla bilgisayarlı tomografi (BT), DNA dizileme, radyokarbon tarihleme ve diğer tüm inceleme yöntemlerini uyguladı.
Ekip fosillerin iki farklı canlıya ait yarı orangutan ve yarı insan kemikleri olduğunu; üçkağıtçının (veya üçkağıtçıların) macunla kemikleri birbirine yapıştırdığını; kemiklere çakıl taşı tutturarak ağırlaştırdığını (fosilleşmiş kemikler normalden daha ağırdır); ve bitmiş ürünü boya ile koyulaştırdığını tespit etti.
1. Nasıl Başladı?
1918 Aralığında Arthur Smith Woodward ve Charles Dawson Eoanthropous (Şafak İnsanı) olarak adlandırdıkları erken pleisteson dönemine ait bir kafatası ve çene kemiği fosili bulduklarını açıkladılar. Kafatası parçaları bariz bir şekilde insana aitti; ama beraberinde bulunan çene maymun çenesine benziyordu. Fosiller İngiltere’nin Sussex Piltdown bölgesinde bulunmuştu. Bulunan kafatası ve kemik parçalarına bakarak Piltdown İnsanı olarak adlandırılan yaratığı, Darwin’in modern insan ile maymun benzeri ataları arasındaki kayıp halkaya tamamlamaya aday olacak kadar eski olduğu düşünüldü. Çene bariz bir şekilde maymuna ait görünse de iki azı dişi aşınarak dümdüz hale gelmişti. Bu tür azı dişleri ise yalnızca insanlarda bulunur. Woodward bu kafatası ve çeneden yola çıkarak bir eski insan kafası modeli geliştirdi. Bu model 40 yıl boyunca bilim dünyası tarafından meşru kabul edildi ve Darwin’e kanıt olarak görüldü. Ta ki 1950’li yıllarda Kenneth Oakley çene kemiği ve kafa tasına flor testi yapana kadar.
Royal Society Open Science’ta yayımlanan araştırmanın baş yazarı Isabella De Groote’a göre sonuçlar tek bir zanlı olduğu fikrine işaret ediyor. Araştırmacılar, kayıp halkayı Doğu Sussex’in Piltdown kasabasının dışında bir çakıl ocağında bulan Charles Dawson’ın muhtemel düzenbaz olduğuna inanıyorlar.
Dawson o dönemde hem avukat hem de amatör bir kazı bilimciydi. Araştırmacıların tespitine göre de acemi bir kalpazandı. 1907 yılında Almanya’da yeni bir insansı türünün bulunmasından sonra, 1. Dünya Savaşı’nın yarattığı gerilim Dawson’ı, İngilizlerin büyük bir bilimsel buluş yapma övüncüne ihtiyaç duyduğu fikrine yöneltmiş olabilir.
De Groote, Science dergisine verdiği röportajda “Dawson zekice bir oyun oynadı. Almanya’nın buluşlarından sonra, bilimde başı çekmek isteyen İngiltere’de ‘Bu fosillerden İngiltere’de de olmalı’ düşüncesi hakimdi” diyor.
Araştırma ekibine göre Dawson muhtemelen parçaları topladı, Londra’nın iki saat güneyinde yer alan kasabadaki çakıl ocağına, kazı yapılıp nadir “yarı maymun, yarı insan” türü olarak bulunmak üzere yerleştirdi.
Her ne kadar günümüzde araştırmacıların kullandığı inceleme metod ve ekipmanlarının mevcudiyetinden çok önce gerçekleşmiş olsa da De Groote ve ekibi bu olayın, fikirlerin ne kadar kolay bir şekilde gerçek olarak kabul edilebildiğine güzel bir örnek olduğunu düşünüyor.
De Groote’a göre “Piltdown Adamı, konu ne olursa olsun, yerleşmiş fikirlerimize uyup uymadığına bakılmaksızın bir adım geriye dönüp kanıt aramamız gerektiğine güzel bir örnek.”
Ünlü bir doktor ve aynı zamanda da amatör bir paleontolog olan Charles Dawson, 1912 yılında, İngiltere’de Piltdown yakınlarındaki bir çukurda, bir çene kemiği ve bir kafatası parçası bulduğu iddiasıyla ortaya çıktı. Çene kemiği maymun çenesine benzemesine rağmen, dişler ve kafatası insanınkilere benziyordu. Bu örneklere “Piltdown Adamı” adı verildi, 500 bin yıllık bir tarih biçildi ve çeşitli müzelerde insan evrimine kesin bir delil olarak sergilendi. 40 yılı aşkın bir süre, üzerine birçok bilimsel makaleler yazıldı, yorumlar ve çizimler yapıldı. Dünyanın farklı üniversitelerinden 500’ü aşkın akademisyen, Piltdown Adamı üzerine doktora tezi hazırladı. (Malcolm Muggeridge, The End of Christendom, Grand Rapids, Eerdmans, 1980, p. 59.)
1949’da ise British Museum’un paleontoloji bölümünden Kenneth Oakley yeni bir yaş belirleme metodu olan “flor testi” metodunu, eski bazı fosiller üzerinde denemek istedi. Bu yöntemle, Piltdown Adamı fosili üzerinde de bir deneme yapıldı. Sonuç çok şaşırtıcıydı. Yapılan testte Piltdown Adamı’nın çene kemiğinin hiç flor içermediği anlaşıldı. Bu, çene kemiğinin toprağın altında birkaç yıldan fazla kalmadığını gösteriyordu. Az miktarda flor içeren kafatası ise sadece birkaç bin yıllık olmalıydı.
Neden Piltdown İnsanı?
Çünkü sahteliği kanıtlanmış durumda. Evrim ve bilim hakkında çok fazla bilgiye sahip olmayan ve bu konularda yeni yeni bir şeyler okumaya başlayan insanların önüne Piltdown düzmecesini evrim karşıtı argümanlarla harmanlayıp sürdüklerinde, okuyucuların Piltdown İnsanı’nın sahteliğini diğer kaynaklardan da basitçe görüp, evrime karşı önyargı oluşturabilecekleri düşünülüyor. Ve ne yazık ki, birçok zaman da başarılı oluyorlar.
Sebep ne olursa olsun 40 yıl boyunca bilim dünyası ve bilim dünyası aracılığıyla bütün bir dünya sahte bir kafatasının evrim teorisinin bir kanıtı olarak görmüş ve sunmuş olmasıdır. Bu olay aynı zamanda bilim çevrelerinden gelen bilgilere karşı halkın ne kadar korumasız olduğunun da bir göstergesidir. Halkın bilimsellik etiketiyle algılarının yönetilmesinin ne kadar kolaylaşacağı, bilim adamları eliyle ne kadar kolay manipüle edilebileceği hakkında bir fikir vermektedir.
Kaynak
Evrimagaci
Polpuler science dergi