Sürücüsüz araçlar günden güne daha da popülerliğini arttırıyor ve bu konuda tartışmalar devam ediyor. Her ne kadar güvenirliği tartışma konusu olsa da pek çok büyük şirket sürücüsüz arabalar üretmeye devam ediyor. Hatta daha güvenilir olduğunu iddia ediyorlar. Gelecekte sürücüsüz arabaların artışı trafik kazalarını azaltır mı bilmem ama popülerliğinin daha da artacağına inanıyorum.
Şimdi gelelim otonom araçların sokaklarda güvenle gezinmeyi nasıl başardığına.
Şerit değiştirmek basit bir iştir. Önce şeridi sonra da dikiz aynasını kontrol eder, sinyal verir ve manevra yaparsınız. En azından insan sürücüler için durum böyle, çünkü bu işi yaparken büyük ölçüde duyularımıza ve kas hafızamıza güveniyoruz. Aynı görevi yerine getirmeye çalışan sürücüsüz bir arabaysa programlamaya, yapay zekâya ve çok sayıda sensör sisteminin yaptığı gözlemlere başvurmak zorunda. Peki, sürücüsüz bir arabanın nereye gideceğine ve nasıl güvenli bir şekilde gideceğine karar verirken neleri düşünmesi gerekiyor?
Sürücüsüz arabalar nasıl ortaya çıkacağı önceden tahmin edilemeyen bir çok tehlikenin farkında olmak zorunda
Yol Paylaşımı
Otonom araçların çoğunda sensörler, radar ve lidar (ışık algılama ve uzaklık belirleme) cihazları bir arada kullanılıyor. Bu cihazlar, diğer arabaların yanı sıra bisikletleri ve yayaları da tanımayı sağlıyor.
Işıkları Anlamak
Dörtlü flaşörler, sinyal lambaları ve trafik lambaları, tüm dünyada aynı anlamları taşır. Otonom araçlar da önceden programlanmış kurallar sayesinde bu ışıklara tıpkı insanlar gibi tepki verebilir.
Alan Bilgisi
Şehre özgü bilgiler de sürücüsüz otomobilin karar vermesine yardımcı olabilir. Örneğin araç, sık sık mal indirilen ve teslimat yapılan bir bölgeden geçtiğinizi biliyorsa, sokakta sabit duran araçları sollamakta daha rahat davranacaktır.
Sollama
Kamyonlar teslimat yaparken genellikle hem yolu hem de kaldırımı işgal eder. Sürücüsüz arabalara bu tür olayların yeterince örneği gösterilirse, yapay zekâ, bir arabanın kısa süreliğine park ettiğini anlayacak hale gelebilir.
Otonom İşbirliği
Büyük araçlar sensörleri engelleyerek, otonom araçların doğru tepkileri vermesini engelleyebilir. Ancak gelecekteki sürücüsüz arabalar birbirleriyle iletişim kuracağı ve sensör bilgilerini paylaşacağı için, etrafınızdaki diğer arabalar da ekstra birer “göz” görevi görecek.
Geleceğin otomobillerinin sürücüye ihtiyaç duymayan otonom araçlar olacağı düşünülüyor. Ancak her geçen gün daha gelişmiş özellikler kazanan sürüş destek sistemleri bu teknolojinin öncüsü kabul edilebilir.
Sürücüsüz otomobillerin diğer bir deyişle otonom araç teknolojilerinin trafik kazalarını, bu kazalardaki can kayıplarını, trafik sıkışıklığını, yakıt tüketimini ve araçların sebep olduğu çevre kirliğini azaltabileceği düşünülüyor. Bunların yanı sıra yaşlıların ya da engellilerin daha kolay hareket edebilmesini sağlayan bu teknolojinin sosyal yaşamımızı kolaylaştıran etkileri de olabilir. Sürücüsü olmayan bir otomobili bir gün yollarda görebileceğimiz fikri şu an çok gerçekçi gelmese de sürüş destek sistemleri sürücüsüz araç teknolojilerini şekillendirmeye başladı bile.
Sürüş destek sistemleri yayaları algılayabiliyor, trafik ışıklarını ayırt edebiliyor. Araç üzerindeki yolun yüzeyi ve şerit çizgisi arasındaki farkı algılayabilen kameralar sayesinde sistem, araç şeritten çıkmaya başladığında sürücüyü uyarıyor ve aracın şeritte kalmasını sağlıyor. Ayrıca aracın ön kısmına yerleştirilen sensörler öndeki aracın hızını ve uzaklığını belirleyerek arkadan çarpma ihtimalinin olduğu durumda sürücüyü sesli ve görüntülü olarak uyarıyor. Eğer sürücü yeterince güçlü bir şekilde frene basmazsa sistem doğru fren basıncını ayarlıyor. Sürücünün frene basmadığı durumda, sistem çarpışmayı önlemek ya da çarpışmanın etkisini en aza indirmek için otomatik olarak frene basıyor.
Genellikle aracın hareket yönündeki araçları ya da engelleri dikkate alan sürüş destek teknolojilerinde karşılaşılan önemli sorunlardan biri yayalar ve bisikletliler. Çünkü yolda hangi yöne doğru hareket edeceklerinin öngörülmesi hayli zor. Yayaların ve bisikletlilerin aracın hareket yönüne doğru hareket etmesi sonucu oluşabilecek tehlikelerin öngörülmesi olumsuz sonuçlara yol açabilecek kazaların önlenmesine katkıda bulunabilir. Araştırmacılar bu amaçla yayaları ve bisikletlileri algılayıp, hareketlerini değerlendirerek muhtemel çarpışmayla ilgili risk analizi yapan sistemler geliştiriyor.
Her geçen gün yeni özellikler kazanan sürüş destek sistemleri için araştırmacılar, sadece trafik ışıklarını değil trafik levhalarını da ayırt edebilen, levhaların üzerindeki yazıları algılayabilen, yoğun sis ve aydınlatmanın zayıf olduğu durumlarda görüşü kolaylaştıran, yoldaki çukurları tespit edip çukurlardan nasıl kaçabileceği konusunda sürücüyü yönlendiren daha gelişmiş ve akıllı uygulamalar üzerinde çalışıyor.
Trafik kazalarının yaklaşık %90’ı sürücü hatalarından kaynaklanıyor. Sürüş destek sisteminde ise aracın etrafındaki kameralar ve sensörlerden gelen veriler, bu sistemde kullanılan yazılım sayesinde eşzamanlı olarak değerlendirilerek sürüş güvenliğini önemli oranda arttıran önlemler alınabiliyor.
Bu teknolojinin en önemli aşaması bu verilerin doğru bir şekilde değerlendirilmesi ve aracın bu verilere göre doğru bir şekilde tepki vermesi. Bilgisayar mühendisleri ve yapay zekâ alanında çalışan bilim insanları bu amaca uygun yazılımlar geliştiriyor. Yapay zekâ bilgisayar temelli yöntemler kullanarak kendi kendine karar verebilen, deneyimlerinden öğrenebilen, planlama yapabilen ve sorun çözebilen akıllı sistemlerin nasıl geliştirilebileceği üzerine yoğunlaşan bir alan. Bilgisayarlar son yüzyılda hayatımızı değiştirdi ve yapay zekâ uygulamalarının gelecekte bu dönüşümü hızlandırabileceği düşünülüyor.
Kaynak
How it Works
Tübitak