“Semmelweis refleksi” insanların bir bilgiyi otomatik (refleks) olarak hiçbir tecrübe veya gözleme tabi tutmadan reddetmeleri durumuna deniyor. Bu terim ilk olarak, yazar Robert Anton Wilson tarafından, lohusa humması çalışmalarıyla ünlü Dr. Ignaz Semmelweis’in başına gelenlerden esinlenerek kullanıldı. Hikaye şöyle:
Dr. Ignaz Semmelweis (1818-1865) Macar asıllı bir kadın hastalıkları doğum uzmanı. 1840’lı yıllarda Avusturya’da Viyana Hastanesi’nde çalışırken lohusa hummasına bağlı (bir çeşit enfeksiyon hastalığı) anne ve çocuk ölümlerinin sayısının beklenenden çok fazla olduğunu düşünüyordu. Hastanede hasta vizitlerinin belli bir sırası vardı ve uzman doktorlar doğum katına çıkmadan önce, tıp öğrencilerine kadavra üzerinde ders anlatıyorlardı. Doktorlar el temizliğinden haberdardı ancak el yıkamanın önemi bugünlerdeki kadar keşfedilmemişti. Eldiven icat olmamış, antibiyotiklerin devri henüz başlamamıştı. Semmelweis, kadın ve çocuk ölümlerinin sebebinin “küçük kadavra parçacıklarının sağlıklı insanlara bulaşması” olduğunu düşünüyordu.
Fransız kimyacı ve eczacı Antoine-Germain Labarraque, tekstil malzemelerini ağartmaya yarayan klorlu bir solüsyonun (şimdiki çamaşır suyunun atası) antiseptik özelliği olduğunu bulmuş ve doktorlara açık yaraların dezenfeksiyonunda bu solüsyonu kullanmalarını tavsiye etmişti. Veba salgınında Fransa’nın başkenti Paris’in her yerinin “klor”la yıkandığı da duyulmuştu. Semmelweis, tüm doktorlardan, kadavra muayenesinden sonra ve her hastadan önce ellerini “Labarraque solüsyonu”yla yıkamalarını istedi.
Ve beklediği olmuştu: Ölüm oranı %20’lerden %2’lere düştü. Lohusa hummasına benzer şekilde, açık ve sulu yarası olanlarla farklı sebeplerden aynı koğuşta yatan hastaların da enfeksiyon kaptığını gözlemledi. “Açık yaralardaki küçük mikropların hava yoluyla taşındıklarını” düşünüyordu. Doğal olarak, tüm bu gözlem ve bulgularını tıp dünyasıyla paylaştı.
Ancak meslektaşları, bu ölümlerin “doktor hatası”yla gerçekleşmiş olabileceği ihtimalini çok sert bir şekilde reddettiler. Doktorların el yıkamalarının yeterli olduğu, özellikle “Viyanalı”doktorların temizliği göz önünde bulundurulduğunda söylediklerinin anlamsız olduğu, kadavradan hastalık geçemeyeceği, eğer söylediği doğruysa ölüm oranlarının çok daha fazla olması gerektiği ve benzeri antitezler ortaya koydular. Semmelweis’in iddiaları abartılı, gerçekdışı, yeterli kanıt barındırmayan ve hadsiz olarak değerlendirildi. Meslektaşları önemli yayın organları ve tıp akademilerine Semmelweis’i şikayet ettiler. 1847’deki bu tartışmalar 20 yıl sonra Louis Pasteur’ün antisepsi çalışmalarından sonra nihai sonucuna ulaştı. Semmelweis haklıydı, sabun eldeki mikropların tamamını öldürmüyordu ve hastalığın sebebi, bilmeden yanlış uygulama nedeniyle sadece ve sadece “doktorlar”dı.
Peki Semmelweis’in iddialarının hepsi doğru muydu? Hayır. Lohusa humması, sanıldığı gibi kadavra parçacıklarından bulaşmıyor. Bu hastalığa, Streptococcus pyogenes denilen ve sağlıklı insanlarda yutak ve normal deride barınan bir bakteri sebep oluyor. Bu hastalık da doğumda hijyen koşulları yeterince yerine getirilmediği zamanlarda kolayca ortaya çıkıyor. Semmelweis, lohusa hummasının sebebinde yanılmıştı ancak yaptığı önemli gözlemler ve uyguladığı akılcı yaptırım sayesinde doktorların hastadan hastaya geçerken “mikropsuz” ellerle müdahale yapmasını sağlamış ve böylece hastalığın ortaya çıkışına engel olmuştu. Tüm bu çalışmaları sayesinde Dr. Ignaz Semmelweis o günlerde “anaların kurtarıcısı”, bugün ise cerrahide “antisepsinin babası” olarak hak ettiği yeri aldı.
Bununla ilgili takdir ve ödül beklerken ne oluyor dersiniz? Bir anda eleştirilerin, sözlü sataşmaların hedefinde buluyor kendisini ve alay konusu oluyor. Macar kökeni olmasından dolayı saldırılar giderek ırkçılık boyutuna varıyor. Şarlatanlıkla suçlanarak üniversiteden kovuluyor. Öne sürdüğü bilgiler unutuluyor, derdini kimseye anlatamayan Semmelweis bir süre sonra meslekten de atılıyor. Depresyona giriyor öyle ki viyana sokaklarında yürürken gördüğü genç çiftlerin önünü kesip, “bebeğiniz olacağı zaman doktorunuza söyleyin, doğumdan önce mutlaka ellerini yıkasın” diye tembihlediği anlatılır. Sonunda akıl hastanesine kapatılıyor ve 1865 yılında orada ölüyor.
Gördüğümüz gibi öne sürdüğü tezler meslektaşları tarafından hiçbir karşı tez ileri sürülmeden, araştırılmadan, detaylı incelenmeden reddediliyor. İşte bu da Semmelweis refleksi. Kör cehaletin bilimsel tanımlaması.
Hiçbir Refleks Bu Kadar Trajik Olmamıştı!
Ne yazık ki bilim, o dönemdeki doktorların karanlık egolarıyla karşı karşıya kaldı. “Biz saygın insanlarız, üstümüzde küçük canlıların olduğunu söylüyorsun, bu tam bir çılgınlık” dediler ve bu tespiti hiçbir antitez göstermeye gerek duymadan reddettiler. Semmelweis, meslektaşlarının bu tutumuna karşı görüşlerini savunmayı sürdürüyordu. Keşfini konu alan önemli bir kitap yazdı; The Etiology, Concept, and Prophylaxis of Childbed Fever. Sert savunmaları, Miasma Teorisi’ni kabul etmekte ısrar eden dönemin bilim çevreleri tarafından hoşnutsuzlukla karşılandı ve Semmelweis’i ünlü psikiyatrist Dr. Riedel’in kliniğine yatırdılar. Klinik görevlileri fiziksel şiddette başvurmuşlardı ve sert müdahaleler esnasında Semmelweis’in parmağı ciddi anlamda yaralandı. Bu yaralanma sepsise neden oldu, enfeksiyon tüm vücuduna ve beynine yayıldı. Keşfini yaptığı etken, 13 Ağustos 1865’te daha 47 yaşındayken Semmelweis’i hayattan koparmıştı.
Kaynak
Evrimağacı
Kreatifbiri