Mısır Hiyeroglif Yazısı
Antik Mısır yazısı olan hiyeroglifin 1822’de arkeologlar ve yazı uzmanları tarafından çözülmesi, arkeoloji için bir dönüm noktası oldu. Hiyeroglifin çözülmesinde kilit rol oynayan Rosetta Taşı’nda aynı sözcükler hem hiyeroglif hem de Antik Yunan yazısı ve başka bir tür Mısır yazısıyla yinelenmişti. Bu gelişme çok sayıda arkeologun Mısır’a ilgi göstermesine yol açtı. Yapılan kazılarla Antik Mısır’daki yaşama ilişkin yeni bilgilere ulaşıldı. Arkeolojinin en önemli buluşlarından olan Rosetta Taşı, günümüzde Londra’da British Müzesi’nde sergilenmektedir.
Soyu tehlikede olan sadece hayvanlar ya da bitkiler değil, dillerin de soyu tükeniyor. Her ay iki dil dünya üzerinden siliniyor. Üzerinde Yunanca ve Mısırca yazılı bir metin olduğu için Mısır hiyerogliflerinin çözülmesini sağlayan Rosetta Taşı’ndan ilham alan dilbilimciler, iki bin yıl yaşayacak bir disk üzerine bin dille yazılmış bir metin yazdılar.
Guiness Rekorlar Kitabı’nda adı geçen Türkiyelilerden biri Tevfik Esenç’tir. Bir saat içinde yüz takla atmak ya da en uzun çamaşır ipini üretmek gibi becerileriyle girmemiştir rekorlar kitabına. Guiness editörlerinin gösterdiği bu ilginin nedeni, Tevfik Esenç’in dünyada Ubıhça konuşan son kişi olmasıdır. Türkiye’de çoğu kişinin adını bile duymadığı bu dil Kafkas halklarından biri olan Ubıhlar’a ait. Dünya dilleri arasında konuşması ve öğrenilmesi en zor dillerden biri olarak kabul edilen Ubıhça’da tam 80 sessiz, iki sesli harf var. Yani Ubıhça’da kelimeler art arda sıralanmış sessiz harflerden oluşuyor. Zaten Ubıh olarak telaffuz ettiğimiz kelime de aslında Ubykh şeklinde yazılıyor. Tevfik Esenç dünyadaki “son Ubıh”; daha doğrusu “son Ubıh”tı. Çünkü Tevfik Esenç’i 1992 yılında kaybettik ve Ubıhça resmi olarak ölü bir dil.
Dünyanın yaşayan dillerinin yüzde 96’sını bekleyen kader bu, çünkü bu dilleri dünya nüfusunun sadece yüzde 4’ü konuşuyor. Daha çarpıcı bir rakam UNESCO’nun araştırmasından geliyor: Bir ay içinde ortalama iki dil ölüyor.
DİLNE ZAMAN ÖLÜR?
Bir dilin ölümü onu kullanan insanın kalmaması anlamına geliyor; tıpkı Tevfik Esenç ve Ubıhça’da olduğu gibi. Ancak Ubıhça arşivlerde yaşama şansını elde etmiş. Bunu da Georges Dumezil adlı bir Fransız dilbilimciye borçluyuz. Dumezil, 1925 yılında Atatürk’ün modern Türkiye’yi kurma çalışmalarına katkıda bunması için İstanbul Üniversitesi’ne davet edilmişti. Dumezil Ubıhça dahil, o yıllarda Türkiye’de yaşayan 12 dil öğrendi ve bu dillerin sözlüklerini ve gramerlerini kayıt altına alarak kurtarmaya çalıştı. Hayatını yokolmakla yüzyüze olan dilleri kurtarmaya adayan Dumezil, 1986 yılında ölüm döşeğindeyken bile Peru yerlilerinin Keçua dilinde yazdıkları bir tiyatro oyununu okuyor ve Fransızca’ya yapılan çevirisini düzeltiyordu. Hayatı boyunca 30 dil öğrenmişti. Ama onun ölümüyle bu dillerin bazıları da öldü ne yazık ki. Çünkü bir dil, arşivlerde kayıtları olsa bile konuşanı yoksa ölüdür.
Yokolmakta olan dilleri kayıt altına almak dilbilimcilerin uğraş alanı. Dilbilim çalışmalarının öbür yüzünde ise yokolmuş dilleri çözme çabası yer alıyor. Ve konu arkeoloji ve eski bir medeniyetin bıraktığı yazıları çözme işi olunca, tüm yollar Rosetta Taşı’na çıkıyor.
Rosetta Taşı’nın önemini anlamak için şu soruya yanıt vermek gerekiyor: Mısır uygarlığı asıl ne zaman keşfedildi? Bu sorudaki ‘asıl’dan kasıt Keops Piramit’ini ilk kimin gördüğü ya da kimin girdiği değil. Giza Piramitleri binlerce yıldır orada duruyor, yani insanların gözünden kaçması olanaksız. Bugün, yazılı tarihi MÖ 3000’li yıllara uzanan eski Mısır uygarlığı tarihi hakkında engin bir bilgiye sahibiz. Mısır’daki medeniyetin izleri yüzyıllardır biliniyor ama Mısır uygarlığının hakkında toplanan bilginin hemen tümü son 80 yılda elde edildi. Bu bilgiyi elde etmemizi sağlayan keşif, Rosetta Taşı’dır.
Taşın kendisi 1799’da bulunmuştu, ama o haliyle üzerinde garip şekillerin bulunduğu bir taştan başka anlamı yoktu. Taş, Napolyon’un askerleri antik adı Rosetta olan Raşid Köyü yakınlarında bir tahkim kalesi inşa ederken tesadüfen bulunmuştu. Jean-François Champollion adlı dilbilimci 1924 yılında taşın üzerinde yazanlardan iki kelimeyi çözdüğünde, Mısır tarihi üzerindeki karanlık birden aydınlandı. Rosetta Taşı’nı çocukluğunda gördüğünde arkeolog olmaya karar veren Champollion, iki yıl boyunca durmaksızın çalıştı ve böylece dünyanın en eski uygarlıklarından biri yeniden konuşmaya başladı.
Champollion, pekçok dili iyi derecede bilen bir dilbilimcidir.Bir İngiliz bilgini olan Thomas Young’da yazıtların çözülmesine yardım etti.1801’de İngilizlerin el koyduğu Rosetta Taşı, şu anda Londra’da British Museum’da sergileniyor.
1.Dünya Savaşı sırasında British Museum’da sergilenen Rosetta Taşı ve diğer önemli eserler ,Londra bombardıman altında iken zarar görmemeleri için metro istasyonuna taşındılar.
Rosetta Taşında , Mısır halkını V.Ptolemy’nin tanrısallığına inandırmak amacıyla 13yaşındaki Yunanlı firavunun işlediği hayırlar sıralanmıştı.
Antik Mısırlılar, ölümden sonra bedenin korunması gerektiğine inanıyorlardı ve krallarını mumyaladılar.Avrupa’daki birtakım şarlatanlar , öğütülerek toz haline getirilmiş mumyaları 19.yy’a kadar şifa verdiği iddaasıyla sattılar.
misir firavunlarinin kafkaz turklerinden olduqunu tesdiq etmek isteseniz ilisu kendine gelin.burda misir piramidalarinda olan resmlerin originallari var.butun sumer tabletleri kendimizdeki daq qabartmalarinin resmleridir.burda butun medeniyyetlere aid kanitlar var.biz cox da uzaqda deyilik.
Merhaba cevap ve ek bilgiler için teşekkür ederim.