Khmerler, Güneydoğu Asya’nın en güçlü imparatorluklarından hinduizmin hüküm sürdüğü imparatorluk topraklarında pek çok tapınak inşa etmişti. Bunlardan en ünlüsü ise başkentlerinden biri olan Angkor’da bulunan Angkor Wat.
Angkor Vat, 9. ve 15. Yüzyıllar arasında varolan ve güneydoğu Asya’nın çoğuna hükmeden Khmer imparatorluğunun başkentinin kalıntılarına ev sahipliği yapıyor. Bir süre boyunca Angkor, dünyanın en büyük şehirleri arasındaydı. Angkor tapınakları ince oymalarıyla dolu mimarisiyle ve sanatıyla ünlü. Tapınaklarda, apsaras olarak bilinen yarı-çıplak ruhların da oymaları bulunuyor. Angkor Vat, yapılar arasında en büyük ve en iyi korunmuş olanı.
Kamboçya’daki Angkor Vat tapınak-şehri, turistlerin Asya’da en çok ziyaret ettiği yerlerden biri olmanın yanında, Güneydoğu Asya’nın çoğuna hükmeden Khmer İmparatorluğu’nun başkentiydi. Ormanların ortasında bulunan Angkor, Hindu tanrısı Vişnu’ya adanmıştı.
Kamboçya’da ormanın içine gömülmüş Beng Mealea Tapınağı da burada bulunan irili ufaklı birçok tapınaktan biri. Tapınağın tam tarihi bilinmese de Angkor Wat’a özdeş mimari stiliyle tarihlendirilebiliyor. Bu nedenle araştırmacılar 12. yüzyılın başında Kral II. Suryavarman döneminde inşa edildiğini düşünüyor. Kralın ana anıtı olan Angkor Wat’dan daha küçük olan Beng Mealea, yine de Khmer imparatorluğunun büyük tapınakları arasında yer alıyor ve ormanla bütünleşmiş haliyle günümüzde binlerce turisti ağırlıyor.
2015 yılında yapılan lazer taramaları, bölgede keşfedilmemiş birçok arkeolojik alan bulunduğunu gösterdi. Yağmur ormanları içinde keşfedilen bir şehir, Kamboçya’nın günümüzdeki başkenti Phnom Penh’den bile daha büyük olabilir.
Khmer’lerin inşa ettiği yapıların çoğu ahşap ve doğada çözünen diğer malzemelerle yapıldığı için, yıllar içinde yok oldular ve orman yağmurlarının altında kaldılar. Fakat Lidar teknolojisi, toprak yığınlarını, duvar temellerini, duvarları, yolları ve bitki örtüsünün altında kalıp görünmeyen diğer kalıcı yapıları tespit edebiliyor. Yapılan Lidar taramaları, yağmur ormanlarının altında şehirler ve tapınak komplekslerinin büyüklüğünü ortaya çıkarıyor.
TANRI KRAL YAPARSA
Angkor Vat dünyanın en büyük dini yapısı olarak biliniyor. 1113 yılında tahta geçen Kmer kralı II. Suryavarman tarafından yaptırılmış ve Hindu tanrısı Vişnu’ya adanmış. II. Suryavarman önemli bir kral. Kmerlerin “fetret devri”ne son vererek tüm imparatorluk unsurlarını birleştirmiş. Küçük krallıklarla dolu bu coğrafyada, bugünkü güney Vietnam’da kalan Champa Krallığı hariç, birçok krallığı dize getirmiş, vergiye bağlamış! Kmer halkı tanrının yeryüzündeki gölgesi gibi gördüğü bu güçlü krala tapmış. II. Suryavarman “tanrı kral” ilan edilmiş! Angkor, bir mühendislik, mimarlık ve sanat harikası olarak gelişerek dünyanın en büyük şehri olmuş! Müthiş bir kanal sistemi ve su rezervuarları yapılmış, böylece topraktan yılda 3-4 kez ürün alınmış. Kmerler suya ve pirince hükmetmişler. Ama tüm bunlar yetmemiş imparatora, Hindistan’ı ve kutsal Varanasi’yi de Kmer topraklarına katmak üzere sefere çıkmış, savaşırken ölmüş. Angkor Vat tapınağına gömülmüş.
ALTIN ÇAĞDAN ÇÖKÜŞE
Kmer İmparatorluğu 13. yüzyılda gerilemeye başlamış. 15. yüzyılda Siam Krallığı’nın saldırısından sonra 600 yıllık Kmer medeniyeti sona ermiş! Halk, Angkor’u tamamen terk ederek Phom Pehn’e göçmüş. Orman, Angkor ve tapınaklarını sarmalayarak yüzyıllarca gözlerden uzak tutmuş! Ta ki Fransızlar gelene kadar! 1860 yılında “ormandaki kalıntılar” söylentisini duyan Fransız Henri Mouhot yerel halkın yardımıyla Angkor Vat’a ulaşmış. Tapınak çizimleri 400 yıl sonra batılıların gözlerini açmış. Bu arada Uzakdoğu’yu sömürgeleştiren Fransızlar, Siam’ın himayesindeki Kamboçya’ya da göz dikmiş. Bunu fırsat bilen Kamboçya kralı Norodom hem Siam’a hem de Vietnam’ın artan etkisine karşı Fransızlardan yardım istemiş. 1863’te Kamboçya Fransa’nın himayesine girmiş. Fransızlar Angkor’da temizleme çalışmaları başlatmışlar, değerli parçaları da Fransa’ya taşımışlar. Ancak dünya savaşları, Kamboçya’nın bağımsızlığı, iç savaşlar derken Kmer İmparatorluğu’nun yıkılış nedeni ve halkın Angkor’u terk etme gerekçesi bir sır olarak kalmış. Çinli diplomat Zhou Daguan’ın 1200 yılında yazdığı anıların ve tapınak kitabelerindeki Kmerce bilgilerin dışına çıkılamamış.
Kmer büyüyüp geliştikçe, tanrı kralların yaptırdığı dev tapınakların, manastırların sayısı artmış; tapınaklar ekonomik ve siyasi gücün de merkezi haline gelmiş. Tapınaklarda yaşayan din adamlarının, öğrencilerin, hizmetlilerin sayısı ile beraber halkın üzerindeki vergi yükü de artmış. Tapınak duvarlarındaki yazılardan öğrendiğimize göre halk, tapınakları beslemek için elinde avucunda ne varsa getirip bağışlamış. Küçük çocuklarını dahi! Nüfus arttıkça, yeni çeltik tarlalarına ihtiyaç duyulmuş, Kulen tepesindeki ağaçları keserek tarlalar açmışlar, daha fazla su depolamışlar. Kmerler doğaya hükmetmeye çalışırken iklim değişiklikleri hesaplarını bozmuş. Angkor ve komşu ülkelerdeki ağaçlardan alınan örnekler sulak ve verimli yılların ardından 1300 yıllarında 30 yıl süren bir kuraklık dönemini kanıtlıyor. Çeltik tarlalarını yok eden kuraklığın, yosun ve eğrelti otlarıyla kaplanan rezervuar sularının kalitesini de bozduğu, kuraklığın ardından gelen bol yağışlı dönemde ise kuruyan ve tıkanan kanalların coşkun suları engelleyemediği ve su baskınlarının evleri yıkıp geçtiği artık biliniyor. Din ve doğanın vurduğu Kmerlere 1432’de Siam Krallığı büyük bir güçle saldırınca çaresiz kalan halk Angkor’u terk etmiş.
Kaynak
Arkeofili.com
Aydinlik.com.tr