Diyelim ki oyuncak bir kamyonunuz var ve sorunlu bir çocukluk geçirdiğiniz için bir balyoz kullanarak kamyonu bir vuruşta paramparça ettiniz. Balyozu kaldırdığınızda, yüzlerce ufak parçaya ayrılmış olsa da, vurmadan öncesiyle aynı kütlede kamyon parçalarınız olur, değil mi? Peki ya şunu söylesek: Balyozu kaldırdınız ve parçaların bazılarının ortadan tamamen yok olduğunu gördünüz…
Bunun doğru olamayacağını düşünüyorsunuz, çünkü okullarınızda kütlenin yaratılamayacağını ve yok edilemeyeceğini öğrenip durdunuz. Örneğin meşhur Terminatör 2 filmindeki başrolde bulunan T-1000 robotu, filmin sonunda lavlara girdiğinde aslında yok olmuyordu, sadece lav onu atomlarına kadar ayrıştırıyordu. Benzer bir şey, bir göktaşı bir kara delik tarafından yutulduğunda da olur. Her ne kadar bir kara deliğin içini görmesek de, kütlenin yok olamayacağını varsayarak gök taşının atomlarına kadar ayrıştığını, dolayısıyla kara deliğin kütlesinin de 1 gök taşı kadar arttığını söyleriz.
Şimdiye kadar söylediklerimiz ne kadar da mantıklı geliyor, değil mi? Ancak kara delikleri incelediğimizde, bu mantık silsilesini altüst eden bir durumla karşılaşıyoruz. Kara delikler, yuttukları onca şeyle birlikte “buharlaşıp” yok oluyorlar ve o kadar kütlenin nereye gittiğine dair hiçbir fikrimiz yok.
Karadelik gittikçe küçülür ve en sonunda buharlaşarak yok olur. Peki karadeliğin içindeki bilgilere ne oldu? Eğer karadelikle birlikte yok olduysa Kuantum Mekaniği ile çelişiyor demektir.
KARADELİK VE BİLGİ PARADOKSU
Paradoks, ilk olarak Stephen Hawking’in, karadeliklerin Hawking Radyasyonu olarak adlandırılan ışımalar yayıp kütle ve enerji kaybedeceğini ve en sonunda öleceklerini göstermesiyle başlıyor. Hawking’in anlattığı şekilde, uzay sabit değil, kararsız bir enerji vakumu olduğu için ani olarak uzayda madde-antimadde parçacıkları oluşur ve kısa sürede yok olur. Buna göre, karadeliğin olay ufkunun yakınında oluşan bu çiftlerden negatif enerjili antimadde karadeliğe girerken, pozitif enerjili madde dışarıya yayılır. Böylece karadeliğin enerjisi azalır. Tabii ki bu çok yavaş bir süreçtir.
Hoşça Kal Kara Delik
İlk bakışta kara delikler bilgileri yeterince masum bir şekilde ele alıyor gibi görünüyor. Madde, bilgileriyle birlikte kara deliklere düşüyor. Harici bir gözlemcinin bakış açısından (Yani, uzaktan güvenli bir şekilde izliyoruz.) hiçbir şey bir karadeliğe düşmez sadece yüzeye yapıştırılır. Elbette bundan biraz daha karmaşık bir süreçten söz ediyoruz. Bu durum, ne yaratılmış ne de imha edilmiş bir bilgi için çok fazla bir şey değildir.
Küçük Bir Problem
Stephen Hawking’in 1970’lerde keşfettiği gibi, kara delikler tamamen kara değildir. Sadece küçücük bir parıltı yaparlar. Dahası, bu uygun olarak adlandırılmış Hawking radyasyonu tamamen termaldir. Bu sadece rastgele bir ısıdır, tıpkı vücudunuzun verdiği gibi.
Bu termal ısı, yayılan radyasyonun miktarı ve sıcaklığının yalnızca kara deliğin kütlesine, dönüşüne ve yüküne bağlı olduğu anlamına gelir. Başka bir şey yok. Kara deliğe ne attığınız önemli değil kitaplardan kedilere ve uzay gemilerine kadar, Hawking radyasyonu aynı kalacaktır. Fakat kara delik Hawking radyasyonu ürettiğinde, enerjisini kaybeder. Yani kütlesini kaybeder, yani taşıdığı tüm bilgilerle birlikte eninde sonunda ortadan kaybolur.
Öyleyse, yani eğer bilgi Hawking radyasyonu ile sızmıyor ve kara delik kayboluyorsa tüm bilgilere ne oldu? Dolayısıyla paradoks!
Kaynak
Evrimagaci.org
Bizsiziz.com