MÖ 1. yüzyılda Augustos önderliğinde kurulan Roma İmparatorluğu, Akdeniz’de hüküm sürmüştür ve dünyanın en büyük imparatorlukları arasında yer almıştır. 375 yılında Kavimler Göçü ile yaşadığı büyük karmaşanın ardından 395’te Doğu Roma ve Batı Roma adı altında iki ayrı devlete bölünmüştür. Batı Roma, 476’daki Germen saldırısı sonucu yıkılırken, Doğu Roma (Bizans İmparatorluğu) 1453 tarihinde Fatih’in İstanbul’u fethiyle yıkılmıştır.
Roma Cumhuriyeti
Jül Sezar’ın Roma’daki Heykeli
İlk başlarda Roma Cumhuriyeti olarak teşkilatlanan Roma İmparatorluğu’nun kim tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. En çok bilinen Roma hükümdarlarından biri Jül Sezar’dır. Romalı asker ve lider olan Sezar, dünyanın en önemli insanları arasındaki yerini almıştır. “Hayat boyu imparator” unvanını alan Sezar’ın diktatörlük anlayışı Roma Cumhuriyeti’nin resmî yasalarıyla uyuşmamıştır. Çünkü kendisi devlete monarşik bir yapı kazandırmak istemiştir.
İmparator Sezar, Roma Cumhuriyeti’ni merkezileştirme çabasında olmuştur ve Sezar’ın kendi monarşi yönetimini kurmasından korkan senatörler bu durumdan endişelenmiştir. Vaktiyle Sezar’ın affettiği kişilerin de aralarında bulunduğu bu senatörler kendisine karşı suikast planı hazırlamışlardır. Sezar 15 Mart 44 (MÖ) yılında senatörleri tarafından hunharca bıçaklanarak katledilmiştir. Sezar, ölmeden önce bu suikastçıların arasında en güvendiği kişi Brutus’ü de görmüş ve “sen de mi Brutus” demiştir Sezar (Brutus, bazı kaynaklara göre Sezar’ın üvey oğlu bazı kaynaklara göre de gerçek oğludur). Bugün bile beklenmedik insanlardan gelen tepkiler sırasında söylenen ünlü sözünü bu şekilde söylemiştir.
Roma İmparatorluğu’nun Bölünmesi
Roma İmparatorluğu 395 yılına gelindiğinde pek çok anlamda sıkıntılı dönemler yaşamıştır ve bu sıkıntılara dayanamayan imparatorluk, 395’te Doğu ve Batı Roma Devleti olarak ikiye bölünmüştür. Roma İmparatorluğu’nun son yöneticisi ise İmparator Theodosius olmuştur. Doğu’nun imparatoru; Theodosius’un oğlu Arcadius, Batı’nın imparatoru ise Theodosius’un diğer oğlu Honorius olmuştur. Doğu Roman’nın başkenti Konstantinopolis; Batı’nın başkenti ise önce Milano, sonra ise Ravenna olmuştur. Roma İmparatorluğu’nun çöküşünde etkili olan ana nedenleri şu şekilde sıralamak mümkündür.
• Valilerin isyanı
• Maddi sıkıntılar
• Uzun süren savaşlar
• Hristiyan halkın isyanı
• Ücretli askerlerin ayaklanması
• Kavimler Göçü ile Batı’ya kaçan kavimlerin Roma ordusunu çökertmesi.
Remus ve Romulus (Capitoline Wolf adıyla bilinen heykel, Türkçe’de Dişi Kurt Heykeli, orijinal dili olan İtalyanca’da ise Lupa Capitolina olarak bilinmektedir. Günümüzde Roma’nın kuruluşuyla ilgili heykellerin sergilendiği Capitolini Müzesi’nde görülebilecek heykeli, Etrüsklü bir heykeltıraşın yaptığı düşünülse de, 1471 yılından beri muhafaza edilen heykelin yaşı ve kökeni tartışmalıdır.)
Efsaneye göre, Roma’yı Savaş Tanrısı Mars ile Troia şehri prenslerinden Aeneas’ın soyuna dayanan Numitor’un kızı Rhea Silvia’nın ikizleri Remus ve Romulus kurmuştur. İkizler, bir ırmağa bırakılırlar ve dişi bir kurt onları sudan çıkararak bir mağarada emzirir. Daha sonra çiftçi bir aile tarafından bulunarak evlat edinilirler. Daha sonra, Roma şehrini kurmak için kurt tarafından emzirildikleri yeri seçerler. Bu yerin etrafını çevirirken tartışmaya başlar ve kavga ederler, bunun üzerine Romulus kardeşi Remus’u öldürür. M.S. IV. yüzyılda ortaya çıktığı düşünülen bu efsanenin, Roma kentinin adını ve bazı gelenekleri açıklamak için bir Yunan efsanesinden esinlenilerek yaratılmış olduğu sanılmaktadır.
Eskiçağ tarihçileri, Roma krallığının başlangıcı olarak M.Ö. 753’ü verirler. Krallık döneminde üç siyasal organ bulunur:
Kral (Kral tüm yetkileri elinde bulunduran bir dini liderdir aynı zamanda)
Senatus (Yaşlılar kurulu, danışma meclisi)
Halk Meclisi
Batı dillerinde Cumhuriyet anlamına gelen Republic, Latince’de halk için anlamına gelen Res publica kelimesinden gelmektedir. O dönemde Roma’daki yönetimi, gerçek bir demokratik cumhuriyet olarak nitelemek güçtür. Öncelikle yurttaşlar arasında hukuk eşitliği yoktur. Yalnız aristokratlar hükümete katılmaktadır. Bununla birlikte, Roma’daki cumhuriyet, sosyal baskı ve genişleyen sınırların zorluğu karşısında, özellikle bütün İtalya’nın fethinden sonra sürekli gelişerek demokratik bir yüz kazanmıştır. Cumhuriyet döneminin siyasal organları ise şunlardır:
Consül (Yeni rejimde 2 kişiden oluşan en yüksek mevkii ve icra kuvvetini temsil eden makam)
Magistra (Devletin icra organı olarak faaliyet gösterir. Halk meclislerinin seçimiyle göreve getirilen yüksek derecedeki görevlilerdir.)
Senatus
Halk Meclisleri
M.S. 284’te Diocletioanus döneminde devlet, mutlakiyet yönetimine geçer, dominatus olarak adlandırılan yeni bir yönetim şekli başlar. Bu dönemde, tüm yetkilerin mutlak hakimi imparator ve seçtiği memurlardan oluşan bir devlet yönetimi söz konusudur. Roma’da Cumhuriyet döneminde Latince kökenli kelime imperium, magistralar tarafından halk adına kullanılan yönetme yetkisi anlamına gelirdi. İmparatorluk tanımı ise Roma’da imperium domi ve Roma’nın dışında kullanılan imperium militiae şeklindeydi. Terimin yaygın kullanışı ise, Romalıların başka halklar üzerinde uyguladığı iktidar anlamındaki imperium populi Romani’ydi. Ancak Akdeniz’in fethi M.Ö. 30 civarlarında tamamlandığında devletlerarası sistemin sonu getirildi ve imperium romanum devasa gövde olarak doğdu.
Roma İmparatorluğu farklı halklardan ve etnik gruplardan gelen elitlerini bir arada tutmak için ideolojik çimentolara ihtiyaç duyuyordu. Bunların en önemlileri, yüksek kültür, imparatorun tanrısallaştırılması ve imparatorluğunun ebediliğiydi. Ancak bu noktada şu da vurgulanmalıdır ki, imperium terimi her ne kadar Latince olsa da, terimin arkasında yatan bütün temel fikirler (evrensellik, tanrısallık, sonsuzluk), Büyük İskender aracılığıyla, Asurlular ve Ahameniş İranlıları’ndan alınmıştır.
Roma İmparatorluğu, özellikle 3. yüzyılda Kuzey Afrika’dan Mezopotamya’ya, Batı Avrupa’dan Basra Körfezi’ne ulaşan sınırları sebebiyle çeşitli idari sorunlar ve karışıklıklarla karşılaşır. Büyük Konstantin, imparatorluğun geniş topraklarını kontrol altına almak için başkenti, Roma’dan daha doğuya, iki kıtanın birbirine en yakın olduğu noktadaki eski bir Yunan şehir devletinin yer aldığı Byzantium’a 11 Mayıs 330 tarihinde taşıyarak, bu yeni başkente kendi adından hareketle Konstantinopolis ismini verir.
Kavimler Göçü’nün yol açtığı karışıklıklar nedeniyle, İmparator I.Theodosius 395 yılında Roma İmparatorluğu’nu Doğu ve Batı olmak üzere iki bölüme ayırarak Bizans imparatorluğunun temellerini atar. Batı Roma İmparatorluğu MS 476’da Germen istilaları nedeniyle yıkılırken, Doğu Roma İmparatorluğu ise 1453’deki Fatih Sultan Mehmet’in fethine kadar yaklaşık 1100 yıl boyunca devam eder. 19. yüzyıl tarihçilerinin Bizans olarak adlandırdığı bu devlet aslında Doğu Roma İmparatorluğudur.
Roma Hukuku, genellikle Roma şehrinin kuruluş tarihi olarak kabul edilen M.Ö. 753 yılından, Doğu Roma İmparatoru Justinianus’un M.S. 565 yılında ölümüne kadar geçen süre içinde Roma’da ve Roma egemenliği altındaki ülkelerde uygulanmış olan hukuktu.
Roma’da, ilk yazılı kanunlar olan 12 Levha Kanunları, Roma toplumundaki Patrici (soylular) ve Pleb (halk) arasındaki mücadele sonucu hazırlanır. M.Ö. 452 senesinde ise halk meclislerince kabul edilerek kanunlaşmıştır. 12 Levha Kanunu Roma’nın sonraki hukuki gelişimine de temel olmuştur.
Roma Hukuku, M.S. 527 – 565 yılları arasında hüküm süren Doğu Roma imparatoru Justinianus’un dünya tarihi açısından önemi olan büyük bir kanunlaştırma eseri olan Corpus Juris Civilis ile yazılı olarak tesbit edilmiştir. Roma hukuku hemen hemen tüm kıta Avrupa ülkelerinde, 19. yüzyıldaki kanunlaştırma hareketlerine kadar etkinliğini sürdürmüştü. Roma Hukuku, bugün özellikle kıta Avrupası’nda yürürlükte olan birçok özel hukuk sistemine ve bunların ana kurallarının büyük bir kısmına kaynak olmuştur. Günümüzde, Almanya, Fransa, İtalya, İsviçre gibi ülkelerde yürürlükte olan özel hukuk kurallarının büyük bir kısmı Roma hukuku temellerine dayanmaktadır.
Romalıların en ileri oldukları sanat mimarlıktı. Doğuda, Romalılar yalnızca kendilerinden önceki halkların yapıtlarını bütünlemekle yetinmişler. Batıda ise pek çok anıt gerçekleştirmişlerdir ve bunlardan çok sayıda önemli yapıt günümüze kalmıştır. Çok iyi korunmuş ve kazılarla ortaya çıkarılmış kentlerden, M.S. 79’da Vezüv’ün şiddetli bir patlamasıyla lavlar altında kalan Pompeii ve Herculaneum, Roma kentçilik anlayışının başlıca özelliklerini yansıtmaktadır.
Roma İmparatorluğu’nda Helenlerin tesiriyle bir taklit edebiyatı olsa da, Dünya Edebiyatı’nda önemli bir yere sahiptir. Modern Avrupa Edebiyatı’nı Helen Edebiyatı’na götüren köprü olmuş ve bundan dolayı da Helen Edebiyatı’ndan daha fazla bugünkü Avrupa Edebiyatı’nda etkili olmuştur.
M.Ö. 46 yılında Roma İmparatoru Julius Caesar, Julien takvimini geliştirmek için Mısır’dan bilginler getirtir. Böylece eski Mısırlar tarafından kullanılan Güneş Takvimi, Caesar’ın ismiyle kullanıma geçer. Julien takvimi, 1582 yılında Papa XIII. Gregorius tarafından yeniden düzenlenerek, bugün kullandığımız Miladi takvim oluşturulur.
Kaynak
Tarihiolaylar.com
Leblebitozu.com