Efsaneye göre kaderinde hükmetmek olan Akad Kralı Sargon, 4.000’i aşkın yıl önce Mezopotamya’da dünyanın ilk imparatorluğunu kurmuştu.
Dünyanın ilk imparatorluğunun kurucusu Sargon, düzen ve adalet getirmişti.
İsmi “gerçek kral” anlamına gelen Sargon, MÖ 2330’da, Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bereketli toprak Mezopotamya’da dünyanın ilk imparatorluğunu kurmak için isminin de anlaşılan bu meşruiyetten faydalanmıştı. O ve varisleri dünyaya askeri dayanıklılıktan çok daha fazlasını kapsayan bir güç anlayışını miras bıraktı.
Yalnızca savaşları kazanarak veya düşmanlarına korku salarak değil, aynı zamanda düzen getirerek, adalet dağıtarak ve halkın korkuyla karışık bir saygı duyduğu tanrıların yeryüzündeki temsilciliğini yaparak da kendilerine itaat edilmesini sağlamışlardı.
(Pers imparatoru Büyük Kiros Kimdi?)
Efsaneye göre Akad Kralı Sargon rahibe bir anneden, gizlice dünyaya gelmişti. Annesi onu nehrin akıntısına bırakmış daha sonra sıradan bir işçi tarafından bulunarak yetiştirilmişti. Sargon, gençliğinde, arzu, bereket, fırtına ve savaş tanrıçası olan ve kendisini seven İştar tarafından ziyaret edilmişti. Ondan ilham alan Sargon karanlıktan yükselmiş ve tüm dünyayı kasıp kavurmuştu. Hikayeden, Sargon’un Mezopotamya’ya hükmedecek kadar güçleneceği, ancak yine de naçiz bir kökene sahip olduğu açıkça anlaşılabiliyor.
Akadlar, medeniyetleri Akad’ın hemen güneyinde bin yıldır büyüyüp gelişen Sümerlere uzun süre destekçi olmuştu. Güçlü bir rakip ve nihayetinde yöneticileri olarak karşılarına çıkmadan önce Sümerler’den çok şey öğrenmişlerdi. Köklü bir toplumun kıyılarındaki hırs dolu halkın zamanla gücü ele geçirdiği böylesi bir süreç, Yunanistan’ı fetheden Romalılar ve Çin’i istila eden Moğollar gibi büyük imparatorlukların kurucuları tarafından tarih boyunca tekrarlanacaktı.
argon’dan sonra güçlü bir otorite kuran torunu Naram-Sin, kendisini “Akad’ın tanrısı ve dünyanın dört bölgesinin kralı” ilan ederek, ilk tanrılaştırılan kral olmuştur.
Akad, yeryüzünün ilk güçlü imparatorluğu olan Akad İmparatorluğu‘nun merkez topraklarını oluturuyordu.
Naram Sin’in Steli
Naram Sin Büyük Sargon’un torunuydu. Hükümdarlığı sırasında imparatorluk doruk noktasına ulaştı.
Sargon’un torunu olan Akkad Kralı Naram-Sin’in (M.Ö. 2190-2154), Lullubilerin bir başka kralı Satuni’yi, yenilgiye uğrattığı bir savaşın ardından yaptırdığı, Elam başkenti Susa’da bulunmuş olan ve günümüzde Paris’teki Louvre Müzesi’nde sergilenen “Zafer Steli”nde de benzer bir kompozisyon görülür.
Stelde, güneş diski altında, ay (Sin) boynuzlu miğferiyle Naram-Sin ordusuna komutanlık etmektedir. Miğferdeki bu boynuzlar, aslında tanrılara özgü bir ayrıcalıktır. Güneş Tanrısı Utu’yu simgeleyen ışın saçan disklerin altında, düşmanlarını ayakları altında ezen muzaffer kral… Sümerlerin ay tanrısının Semitikleşmiş hali olan Sin’in sevgilisi Naram-Sin… ya da Sin’in adını alıp tanrılaşan kral…
Sargon’un Gençliği:
Akad İmparatorluğu’nun lugali Sargon, milattan önce -tam olarak bilinmese de tahminen- 2300 yılında, Mezopotamya’nın Azupiranu köyünde doğdu.
Annesi bir entum rahibesi,
babası La’ibum’sa Akadlı bir haydut idi.
Yaşadıkları yasak aşk olduğu için, annesi onu doğurduğunda kendisini her yönden adamış olduğu tanrıça İştar’a karşı duyduğu korkusuyla bir sepette nehre bıraktı.
Nehir, küçük bebeği sağ salim güneydeki Sippar kentine getirdi. Çiftçi Akki, onu bulduğunda evlatlık oğlu olarak büyüttü. Sonradan Sargon Kiş kentine gitti ve orada asker oldu. Askerliği sırasında Akadlar’a karşı gönderildiği seferlerde başarılı oldu. Kimi kaynaklara göre, Sargon(veya babası) kral Urzababa’nın kadeh taşıyıcısı idi ve giderek yükseldi onun yanında.
Kiş Kralı Oluşu:
Rivayete göre, Lugal-zage-si, bu gencin kendisini devirip tahtını elinden alacağını söyleyen bir kehanete olan korkusundan, Urzababa’ya bir emir verdi. Antik Sümer inanışında, kaderi belirli ölçüde etkilediği belirtilen insanlara ait ruhsal güç, yani me, onda o kadar yüksekti ki fark edilmemesi zaten imkansızdı ve kehaneti doğruluyordu. Urzababa, Sargon’u Gutium çetesine karşı bir savaşa gönderip artçı birliklerini ondan alıkoydu ve tuzağa düşürdü. Lakin Sargon buradan sağ dönmeyi başarınca, Kiş’e gidip lugale bağlı ensi Urzababa’yı öldürdü ve Kiş kralı oldu. Bu sırada, babasının Akki değil La’ibum olduğunu öğrenmişti ve Akadlar bu yüzden Sargon’a sadakatle bağlanmıştı. Aslında burada kesin olan tek bilgi, Urzababa ve Lugal-zage-si’nin birlik olarak Sargon’a karşı bir şeyler yapmaya çalıştığı çünkü Sargon’un Kiş’ten sonra Uruk’a gittiği doğruluk payı en yüksek bilgiler arasında. Josef Nyary’nin kitabındaki yorum anlattığım gibi ve gayet mantıklıydı.
Lugal:
Kiş’i kuşatan Lugal-zage-si, bir sonuç alamayınca doğduğu yer olan Umma’ya İran’dan gelen vahşi Gutium çetesinin saldırdığını haber alıp güneye dönmek zorunda kaldı. Bu sırada Sargon toparlanıp güçlendi ve kendisine rakip olarak gördüğü, ilk krallardan muazzam Gılgameş’in surlarını yükselttiği Uruk’a saldırdı. Lugali burada yendi ve kendisini yeni hükümdar ilan etti. Kralı ölünce dul kalan kraliçe Tashlultum’la evlendi ve karısı ona beş çocuk verdi. Bunlar; Enheduanna, Rimush, Manishtushu, Ibarum, ve Abaish-Takal’dır.
Sargon, “Uruk’taki adam” olan eski düşmanını bir sepetin içinde Nippur’daki Enlil tapınağına götürdü ve tanrıya olan saygısızlıklarının bedelini ödemesi adına başrahibe teslim etti. Ancak, o ülkeyi Lugal-zage-si gibi Uruk’tan değil, kendi inşa ettirdiği ve halkının adını taşıyan Agade şehrinden yönetmek istedi ve merkezi kuzeye taşıdı. O zamana dek görülmüş en büyük kent Uruk idi, lakin Sargon’un hırsıyla yüzyılların büyük limanı bu yeni kentin ihtişamının gölgesi altında ezilip gitti.
Kaynak
How it works