DÜNYA çapında birçok kişi Kutsal Kitapların evrenin başlangıcı hakkında söylediklerini okumuş veya duymuştur. 3.500 yıllık bu kayıt şu sözlerle başlar: “Başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı.”
Ancak insanlar, yaratılışçıların ve din adamlarının Kutsal Kitaplardaki asıl yaratılış kaydını bambaşka hikâyelere dönüştürdüğünün farkında değil. Bu yorumlar bilimsel gerçeklere tamamen zıttır. Kutsal Kitaplarda böyle hikâyeler bulunmamasına rağmen, din adamları insanların Kutsal Kitapları mitolojik hikâyelerin anlatıldığı bir kitap olarak görmesine ve ciddiye almamasına sebep oluyor.
Bugün çoğu insan yaratılışın gerçek öyküsünü bilmiyor. Bu üzücü bir durumdur, çünkü Kutsal Kitaplar evrenin başlangıcıyla ilgili çok mantıklı ve güvenilir bir açıklamalar sunar. Üstelik bu açıklama bilimsel keşiflerle de uyum içindedir.
Kur’an-ı Kerim Yaratılış
Kur’an-ı Kerim, insanın muhtelif yaratılış devrelerinden bahseder. Bunu ana hatlarıyla ikiye ayırmak mümkündür. Birisi; ilk insan Hz. Âdem (as)’ın, ikincisi de diğer insanların yaratılmasıdır. Bu farklı yaratılışlara bazen ayrı ayrı ayetlerde, bazen de aynı ayette dikkat çekilir. Nitekim Mü’minun suresinde;
“Andolsun biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir hülasadan yarattık. Sonra onu (Hz. Âdem’in nesli olan) insanı sarp ve metin bir karargahta (rahimde) bir nutfe (zigot) yaptık. Sonra o nutfeyi alaka (yapışan şey) hâline getirdik, derken o alakayı mudga (bir çiğnem et) yaptık, o bir çiğnem eti kemik(lere) çevirdik (ve) o kemiklere de et (kaslar) giydirdik. Sonra onu başka yaratılışla inşa ettik (can verdik, konuşma verdik)…” (Mü’minun, 23/12-14).
Hz. Âdem (as)’in topraktan yaratıldığını bildiren pek çok ayet vardır.
“Allah sizi (Hz. Âdem’i) bir topraktan, sonra bir meniden (Hz. Âdem’in neslini) yarattı.” (Fatır, 35/11).
İlk insanın yaratılışında da günümüzdeki yaratılış gibi çeşitli devreler yer alır.
“O’dur ki her şeyin yaratılışını güzel yaptı ve insanı yaratmaya çamurdan başladı.” (Secde, 32/7).
Şu ayette de bu çamurun mahiyetinden bahsedilir:
“Andolsun biz insanı kuru bir çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık…” (Hicr, 15/26).
Bu ayet-i kerimelerden, yaratılışın; toprakla başladığını, daha sonra bunun çamur hâlini aldığını anlamak mümkün. Bu çamur da süzülerek çamur özü hasıl olmuştur.
“Andolsun ki biz insanı çamurdan süzülmüş bir hülasadan (özden) yarattık.” (Mü’minun, 23/12).
Şu ayet-i kerimede de yaratılışın bütün safhalarına işaret edilir:
“Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmek hususunda herhangi bir şüphe içinde iseniz, şu muhakkaktır ki biz sizi (aslınızı) topraktan, sonra (onun neslini) insan suyundan (spermadan) sonra alaka (yapışan şey)’dan daha sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık (ve bunları) size (kudretimizin kemalini) apaçık gösterelim diye (yaptık) sizi dileyeceğimiz muayyen bir vakte kadar rahimlerde tutuyoruz, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz.” (Hacc, 22/5).
Yaratılış ile ilgili detaylı ayetlerde yer almaktadır. Ben internette bulabildiğim ayetleri sizlere paylaştım. Detaylı olarak ayetlerde tasfir edilen yaratılış sözleri yer almaktadır.Araştırıp bulabilirsiniz.
İncil,Tevrat, Zebur Eski Antlaşma Yaratılış (GENESIS)
Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrı’nın Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.Tanrı, “Işık olsun” diye buyurdu ve ışık oldu.
Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.
Işığa “Gündüz”, karanlığa “Gece” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.
Tanrı, “Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın” diye buyurdu.
Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.
Kubbeye “Gök” adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.
Tanrı, “Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün” diye buyurdu ve öyle oldu.
Kuru alana “Kara”, toplanan sulara “Deniz” adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
Tanrı, “Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin” diye buyurdu ve öyle oldu.
Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu.
Tanrı şöyle buyurdu: “Gök kubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin.” Ve öyle oldu.Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı.
Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gök kubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu.
Tanrı, “Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun” diye buyurdu.
Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
Tanrı, “Verimli olun, çoğalın, denizleri doldurun, yeryüzünde kuşlar çoğalsın” diyerek onları kutsadı.
Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün oluştu.
Tanrı, “Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen türetsin” diye buyurdu. Ve öyle oldu.
Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
Tanrı, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.”
Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.
Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun.
İşte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak.
Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere -soluk alıp veren bütün hayvanlara- yiyecek olarak yeşil otları veriyorum.” Ve öyle oldu.
Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.
İncil, Tevrat ve Zebur Yaratılış kısımları (Eski ve Yeni Antlaşma) şeklinde yer alıyor ve aynı Yaratılış’tan bahsetmektedirler. Kur’an-ı Kerim Bakara suresinde Allah Gök ve Yeri Yarattı diye yer almaktadır.Ayrıca buradaki paylaşımıma dahil etmediğim Kuran’da geçen daha detaylı Sureler Bulunmaktadır.Detay kısımlarına girmedim ancak Yaratılış incil Tevrat Zebur diye arattığınızda bu bilgileri görebilirsiniz. Hz. Adem ve Havva kısımlarıda yer almaktadır.
Benim amacım 4 kitaptaki Yaratılış yazılarının hepsinde ortak bir dil bulunduğunu ve ortak bir YaratıcıYI işaret ettiğini paylaşmaktır. Ben Müslümamın Elhamdürüllah diğer dinlere saygım sonsuz olduğundan herhangi bir eleştiriye maruz kalmamakveya yanlış bir bilgi vermemek adına kitaplarda yazılanları aynen aktardım. Bu araştırmadaki amacım;Bahsi geçen Dört kutsal kitabın verdiği emirler ve Yaratılış bilgileri tek bir Yaratıcıdan çıktığı apaçık ortada olduğunu göstermektir. Merak ettiğim için sizlerle bu konuyu paylaşmak istedim.
Şimdi İse Yaratılış ve Evren İlgili 7 büyük Bilim adamının sözlerine bakalım;
Isaac Newton (1642-1727)
Newton bilimde çığır açan bu buluşlarının yanı sıra, ateizmi reddeden, Yaratılışı savunan ciddi eserler yazmış, “Yaratılış tek bilimsel açıklamadır” düşüncesini savunmuştur. Newton, mekanik evrenin kendi deyimiyle “bu hiç durmaksızın çalışan dev saatin” ancak güçlü ve üstün akıl sahibi bir Yaratıcı’nın eseri olabileceği gerçeğine inanıyordu.
Galileo Galilei (1564-1642)
Galileo Galilei, teleskop kullanarak gökyüzüne bakan ilk kişidir. Galilei, hem Dünya’nın yuvarlak olduğunu söylemiş, hem de Ay’daki karanlık bölge, kraterler ve tepeleri ilk ortaya çıkaran kişi olmuştur. Bilime yaptığı bu büyük hizmetlerle tarihte önemli bir yeri olan Galilei, duyuların, konuşma yeteneğinin ve zekanın insanlara Allah tarafından verildiğine ve bunların
en iyi şekilde kullanılması gerektiğine inanıyordu. Doğanın bir Yaratıcı tarafından tasarlandığının her haliyle açık olduğunu savunuyordu. “Tabiat hiç şüphesiz Allah’ın hiç vazgeçemeyeceğimiz, okunması gereken diğer bir kitabıdır” diyen Galilei, Allah’ın Kitapları ile yarattıkları arasında hiçbir çelişki olamayacağını, çünkü her birinin Allah tarafından yaratıldığını söylüyordu.
Johannes Kepler (1571-1630)
Tabiat kitabına göre biz astronomlar, Yüce Allah’ın din adamları olduğumuzdan, bizim Allah’ın şanını konuşmamız gerekir.
Astronomi biliminin kurucusu olan Kepler, gezegenlerin hareketlerini, güneş sisteminin uzaklığını hesaplamış ve yıldız hareketlerinin haritasını gösteren ilk astronomik takvimi yayınlamış büyük bir bilim adamıdır.
Michael Faraday (1791-1867)
Zamanının en büyük fizikçisi olarak tanınan Faraday, özellikle elektrik ve manyetizmanın gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Faraday’ın sadece fizik değil, kimya alanında da bilime büyük katkıları olmuştur.
Faraday, bir Yaratıcı’nın varlığına ve din ile bilimin uyum içinde olduklarına inanan bir bilim adamıydı. “Dünyayı tek bir Yaratıcı yarattığına göre, bütün tabiat bir bütünün parçaları olmalı” diye düşünen Faraday, bu prensipten yola çıkarak, elektrik ve manyetizmanın birbirleriyle ilgili olduğu sonucuna varmıştı.
Gregory Mendel (1822-1884)
Mendel kanunları olarak bilinen 3 genetik kanununu bulan ünlü bilim adamı, kalıtımın prensiplerini ortaya koyan kişi olarak tarihe geçmiştir. Mendel’in kalıtım prensipleri, evrim teorisinin geçersizliğini ortaya koyan en önemli bilimsel dayanaklardan biri olmuştur.
Kendi bulduğu kalıtım prensipleri bir yandan evrim teorisini çürütürken, diğer yandan Mendel kişisel olarak da tesadüflerin dünyayı oluşturamayacağına, herşeyi olduğu gibi, dünyayı da Allah’ın yarattığına inanan bir din adamıydı.
J.J. Thomson (1856-1940)
Elektronun varlığını ilk ortaya çıkaran (1897) J.J.Thomson, Cambridge Üniversitesi’nde fizik profesörüydü. Güçlü bir inancı olan Thomson’un, bilimin ulaştığı sonuçların Allah’ın varlığını gösterdiğini ifade eden sözleri şöyledir:
Bilim kalesinin yüksek zirveleri Allah’ın muhteşem işlerini gösteriyor.
Albert Einstein (1879-1955)
Çağımızın en önemli bilim adamı olan Albert Einstein aynı zamanda Allah’a olan inancı ile de tanınmaktadır. Bilimin dinsiz olamayacağını savunan Einstein’ın din ve bilimle ilgili bir sözü şöyledir:
Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum. Bu durum şöyle ifade edilebilir: Dinsiz bir bilime inanmak imkansızdır.
Einstein, evrenin tesadüflerle oluşamayacak kadar harika bir düzene sahip olduğuna ve evrenin Üstün Akıl sahibi bir Yaratıcı tarafından yaratıldığına inanıyordu.
Yazılarında Allah’a olan inancından sıkça söz eden Einstein için, evrendeki doğal düzenin harikalığı son derece önemliydi. Daha önce de belirttiğimiz gibi, “Dinsiz bir bilim topaldır;”50 sözleriyle Einstein, dinle bilimin nasıl ayrılamaz bir bütün olduklarını ifade etmiştir.
Bilim adamlarıda Kutsal Kitapları Doğruluyor. Yaratılış Rastgele olan ve düzensiz bir durum değil.Sonsuz Kudret Sahibi Allah’tan başkası olmayacağını Bilim adamları ve Kutsal Kitaplardan paylaşımlar ile sizlere sunduğum bu videomunda sonuna geldik. Bir sonraki videomda görüşmek üzere Hoşçakalın!.