Bukalemun Teorisi nedir? Bukalemun Kuramı ne demektir?
Bukalemun Teorisi; İngilizce’de Chameleon Theory(kemiliyn teori) olarak Bukalemun Teorisi, yerçekimi yasalarının değiştirilmesi ile galaksi oluşumu arasındaki ilişkileri teste imkan sağladığı iddia edilen yeni fizik kuramı.
Kurama uygun hareket eden evren modelleri ortama göre davranış değiştirebildiği ve diğer teoride sahip olan yerçekimi kuvveti de farklılaşabildiği için teori Bukelamun olarak adlandırıldı.
Genel Göreliliğe alternatif olan yeni teori aynı zamanda Kara maddenin (evrenin genişleme oranını hızlandıran gizemli madde) anlaşılmasına da yardımcı olabilecek gibi.
Bukalemun Kuram; Einstein’in Genel Görelilik teorisine alternatif bir fizik teorisi. Genel Görelilik, Albert Einstein tarafından 20. yüzyılın başlarında, uzaydaki büyük cisimlerin çekimsel etkisini açıklamak için geliştirilmişdi.
Einstein’ın yerçekimini açıklayan genel görelilik teorisi, evrende galaksilerin ve karadeliklerin nasıl oluştuğu konusunda yetersiz kalıyordu..
Bu çalışmada, bilinen ivmelenerek genişleyen bugünkü evren modeline teorik olarak alternatif bir açıklama kazandırmak için, skaler–tensor teorilerden yardımla, vakum enerjisi kaynaklı skaler alan modelleri kullanılmıştır. Bu tür kosmolojik skaler alanlar yoğun bir ortamda bulunduğunda, eşdeğerlik ilkesinin yerel testlerinde henüz tespit edilmemiştir. Bu bağlamda, bu çalışmanın temelini oluşturan bukalemun kütle çekimi yerel madde yoğunluğuna bağlı olarak skaler alanın kütle kazanmasını anlatan yeni bir senaryo olarak literatürde ortaya çıkmıştır. Maddeye konformal olarak bağlanan bukalemun skaler alanının farklı yoğun ortamlardaki davranışları ve kosmolojik evrimi incelenmiştir. Tüm bunları yapabilmek için varyasyonel yöntemlerden faydalanılarak, skaler-tensor teori kaynaklı bukalemun skaler alan lagranjiyeninden hareket denklemleri eldesine gidilmiştir ve buradan potensiyele bağlı olarak elde edilen skaler alanın kütlesi hakkında yorumda bulunulmuştur. Son olarak, doğada bukalemun alanının varlığının somut kanıtı olarak yakın gelecekte gerçekleştirelecek olan uydu deneyleri hakkında bazı açıklamalar yapılmıştır.
Kısaca: Galaksilerin süper bilgisayar simülasyonları, Einstein ’ın Genel Göreliliğinin, yerçekiminin işleyişi ve galaksilerin oluşumu ile ilgili tek açıklama olmadığını gösteriyor. Durham üniversitesindeki fizikçiler evrenin oluşumu ile ilgili “Chameleon Theory” olarak adlandırdıkları yani Bukalemun teorisi alternatif bir yerçekimi modeli simüle ettiler. Simülasyonda üretilmiş resimlere göre bizim Samanyolu galaksisi gibi galaksiler de farklı yerçekimi kanunlarına göre şekillenmiş olabilir.
Yerçekimindeki Değişikliklerin Etkisi
Durham Üniversitesi Hesaplamalı Kozmoloji Enstitüsünden ve araştırmanın liderlerinden biri olan Dr. Chrisitan Arnold şunları söyledi: Bukalemun teorisi çekim kanunlarının değişebilmesine olanak tanıyor böylece biz de galaksi oluşumunda, yerçekimindeki değişikliklerin etkisini ölçebiliriz. Simülasyonlarımız sayesinde ilk defa yerçekimini değiştirsek bile disk galaksilerin spiral kollarıyla beraber oluşabileceğini göstermiş olduk.
“Bizim araştırmamız kesinlikle Genel Göreliliğin yanlış olduğunu göstermiyor, sadece evrenin evriminde yerçekiminin rolünü açıklamada genel göreliliğin tek yol olmadığını gösteriyor.” Araştırmacılar, Bukalemun teorisindeki yerçekimi ile galaksilerin merkezindeki süper kütleli kara deliklerin arasındaki etkileşimi incelediler.
Kara delikler galaksi oluşumunda kilit rol oynuyor çünkü çevrelerindeki materyalleri yutarken açığa çıkardıkları madde ve ısı yıldızların ihtiyaç duyduğu gazı yakabilir ve yıldız oluşumunu durdurabilir. Yerçekimindeki değişim sebebiyle kara deliklerin açığa çıkardıkları ısı miktarı da değişir ve galaksilerin oluşumunu etkiler.
Fakat, yeni simülasyonlar, Bukalemun teorisinden uygulanmasından kaynaklanan yerçekimi değişimi hesaba katılsa bile galaksilerin hala oluşabildiğini gösterdi. Evrenin ivmeli genişlemesini anlamak için de Genel Görelilik bazı çıkarımlara sahipti.
Bilim insanları bu genişlemenin karanlık enerji tarafından sağlandığına inanıyorlar ve Durham araştırmacıları, bulgularının bu enerjinin özelliklerini açıklamak adına küçük bir adım olabileceğini söylüyorlar.
Araştırmanın yazarlarından Prof. BoujiLi şunları söyledi: “Genel Görelilikte bilim insanları, evrenin ivmeli genişlemesini hesaplamak için, karanlık enerji adında gizemli bir maddeyi hesaba katıyorlar.” –karanlık enerji: yoğunluğu uzay ve zamanda sabit olan bir kozmolojik sabit formu.
“Ancak, karanlık enerji ile ilgili ne kadar az şey bildiğimiz göz önüne alındığında çekim kanunu üzerinde değişiklik yaparak evrenin ivmeli genişlemesini açıklayan bir kozmolojik sabite alternatifler de geniş çapta düşünüldü.” Durham araştırmacıları, SKA (SquareKilometreArray) teleskopu ile yapılacak gözlemler sayesinde bulgularını analiz edebilmeyi bekliyorlar.
Kozmolojide yanıtlanamayan en büyük sorulardan biri evrenin neden genişlemekte olduğu. Şimdiye kadar geliştirilen modellerde bu soruyu yanıtlamak için karanlık enerji adı verilen, bilinmeyen bir kaynak kullanılıyordu. Teorik olarak genel görelilik evrenin genişlemesinin nedenini açıklayabiliyor, ancak bunu yaparken işin içine hala varlığı kanıtlanamamış olan karanlık maddeyi katıyor. Bilim insanları evrenin yüzde 68 karanlık enerjiden oluştuğuna inanıyor. Karanlık maddenin oranı yüzde 27, bildiğimiz normal maddenin orası ise sadece yüzde 5.
Li “Karanlık enerji hakkında çok az şey bildiğimiz için kozmolojik sabit yerine geçecek, kütle çekim kanunlarını modifiye ederek evrenin neden genişlediğini açıklayacak bir alternatif, örneğin f(R)- çekim gücü düşünülüyor” diyor.
Araştırmada modifiye edilmiş kütle çekimin uzaya ısı ve madde yayan ve yıldızları oluşturmak için gerekli olan gazların üremesini sağlayan süper kütleli kara delikler üzerindeki etkisi de modellendi. Kara deliklerden salınan enerji aynı zamanda galaksilerin merkezindeki çekirdeği de besliyor, bu yüzden galaksi oluşumunda da anahtar rolü oynuyor.
BİR MASAÜSTÜ DONANIMIYLA TEST EDİLDİ
Araştırmacılar, Londra’daki bir bodrum katta bulunan laboratuvarda, bir masa üstü donanımını kullanarak karanlık enerjinin yalnız haldeki atomlar üzerinde etki edip etmediğini gözlemleyebilmek amacıyla vakum odasına bir misket boyutunda metal bir küre ve tek bir atom yerleştirdiler.
Eğer atom ile metal küre arasında hareket eden beşinci bir kuvvet olsaydı, o durumda atom küreye yaklaştıkça biraz sapması gerekecekti; ancak deney bunu ortaya koyamadı.
Nottingham Üniversitesi Fizik ve Astronomi Yüksekokulu’nda Fizik Profesörü ve yayınlanan çalışmanın ortak yazarı olan Edmund Copeland, Londra Kraliyet Koleji’nden yaptığı açıklamada, “Atom fiziğini ve gökbilimi birleştiren bu deney, karanlık enerjinin doğasını açıklamak için önerilen geniş bir model kümesini saf dışı bırakmamıza olanak sağladı ve daha birçok karanlık enerji modelini sınırlamamıza da olanak sağlayacak,” diyor.
Kaynak
polen.itu.edu.tr/xmlui/handle/11527/1510
beyinsizler.net
how it works