Ay’a aslında gidilmediği iddiası, Apollo Projesi ile insanoğlunun Ay’a gidilmediğini, aslında tüm projenin bir aldatmacadan ibaret olduğu iddialarıdır. Kamuoyunda önemli miktarda taraftar toplamıştır. Bu iddialar, tarihçiler ve uzay araştırmaları camiasınca kabul edilmemektedir.
Ay sahtekârlığı iddialarının ABD karşıtlığı ile yakından ilgisi vardır. Zira Apollo Projesi, Soğuk Savaş yıllarında ABD ile Sovyetler Birliği’nin giriştiği Uzay Yarışının bir parçasıydı ve ABD’nin zaferiyle sonuçlanmıştı. Özellikle siyasi olarak sol ve ABD dışındaki milliyetçi sağ eğilimli kişiler, Apollo Projesini ABD’nin küresel tahakkümünün bir simgesi olarak görmektedir. Bu kişilerin ABD karşıtı duyguları, Ay’da insanın yürümesi fikrinin getirdiği imkansızlık hissiyle birleşince Ay sahtekârlığı inancına neden olabilir. Ay inişlerinin sahtekârlık olduğunu savunanlar, bu iddialarını çeşitli somut kanıtlarla desteklemeye çalışmaktadır. Ancak şu ana kadar iddiaların geçerliliğinin kesin bir kanıtı ortaya konulmamıştır.
2000’lerin sonlarından bu yana, Apollo programının Ay üzerindeki izleri LROC uzay aracı tarafından yüksek çözünürlüklü fotoğraflarla görüntülenmiştir. Bu fotoğraflarda Ay modülleri ve astronotların bıraktığı izler görülebilmektedir. 2012 yılında Apollo görevlerinde Ay’a dikilen ve hala ayakta duran bayrakların fotoğrafları yayınlanmıştır.
‘Havasız ortamda’ Amerikan bayrağının ‘dalgalanması’
Biliminsanları, bayraktaki dalgalanmanın aslında Armtrong ve Aldrin’in bayrak direğini dikerken yaptığı kırışıklıklar olduğunu söylüyor.
Bu tezlerden biri, fotoğrafların sunduğu ‘kanıttı’. Ay yüzeyi fotoğraflarında arka planda yıldız bulunmaması ve havasız ortamda Amerikan bayrağının dalgalanıyor gibi görünmesinden bahsediyorlardı.
California Üniversitesi’nden gökbilimci Michael Rich, bu teorinin bilimsel bir açıklamayla çürütülebileceğini söylüyor.
Rich, bayrağın Armstrong ve astronot Buzz Aldrin’in beraber ay yüzeyine saplamak için kullandığı güçle kırışmış olabileceğini ve Ay’daki yer çekiminin dünyadan altı kat daha az olması nedeniyle, bu şekli koruduğunu belirtti.
Ay’a ayak basıldığını reddenlerin kullandığı diğer görsel ipucu da gökyüzünde hiç yıldız olmaması.
Aslında, fotoğrafların ortak bir özelliği var. Aydınlık ve karanlık arasında aşırı bir kontrast.
Peki, neden? Rochester Teknoloji Enstitüsü’nden Astrofizik Profesörü Brian Koberlein, ayın yüzeyinin güneş ışığını yansıtması nedeniyle, fotoğraflarda çok aydınlık gözüktüğünü açıklıyor.
Bu aydınlık da, yıldızların görece daha az olan ışığını iyice yok ediyor.
Bu nedenle Apollo 11’in Ay seyahati fotoğraflarında yıldızları göremiyoruz, çünkü yıldızların ışığı çok zayıf.
Komplo teorisyenleri, insanların Ay’da bıraktıkları ayak izlerini de hedef alıyor.
Ay’da nem olmaması nedeniyle, Buzz Aldrin’in ayak izi gibi sembol fotoğrafları çekmenin mümkün olmadığını savunuyorlar.
Ancak Arizona State Üniversitesi’nden Profesör Mark Robinson, bu savı da bilimsel bir açıklamayla çürütüyor.
Ay yüzeyi, ‘regolit’ adı verilen bir taş ve toz tabakasıyla kaplı.
Bu yumuşak bir tabaka ve üzerine basıldığında kolayca sıkışıyor.
Robinson, Ay’da atmosfer ve dolayısıyla rüzgar olmadığı için, ayak izlerinin milyonlarca yıl olduğu gibi kalacağını da vurguluyor.
Ay’a gerçekten gidilmediyse, Sovyetler komplo teorilerine neden katılmadı?
Sovyetler, Ay’a ilk giden ülke olma yarışında yenilseler de, Apollo 11’in Ay’a gerçekten inip inmediğini hiç sorgulamadı.
Yukarıdaki komplo teorileri çürütülmüş olsa da, hâlâ çok popüler ve yaygın.
Ancak gerçek şu ki, Neil Armstrong’un 20 Temmuz 1969’da Ay’a ayak bastığına dair yeterli bilimsel kanıt var.
Komplo teorisyonlerine sıklıkla sorulan bir soru ise şu; tüm bunlar sahteyse, ABD’yle Soğuk Savaş’ın tam ortasında olan ve Ay’a insan göndermek için çalışan Soyvetler Birliği neden bu komplo teorilerinin üzerine atlamadı?
NASA’nın eski baş tarihçisi Robert Launius “Ay’a inmediysek ve bu sahteyse, Sovyetler Birliği bunu ortaya çıkartacak kabileyete ve motivasyona sahipti. Tek bir şey bile söylemediler. Bana göre bu çok güçlü bir kanıt” diyor.
ARTIK KOMPLO TEORİCİLERİNE ŞUNU SORABİLİRİZ
NASA neden Ay’a gitmesin? Ay’a gidecek teknolojiye sahipti. Öyleyse neden NASA uzay yarışına boyun eğip sahip olduğu teknolojiyle Ay’a gitmesin? Neden sahte film çekip bu ortaya çıkarsa Soğuk Savaş’ta Sovyetlere rezil olma riskini göze alsın? Bu siyasetin amacına aykırı olmaz mı?
Ancak, sağduyulu düşünmek komplo teorilerini çürütmeye yetmez; çünkü kuantum fiziğindeki dolanıklık gibi bazı bilimsel olgular sağduyuya aykırı olabilir. Öyleyse biz de mantıksal tutarlılıktan matematiksel tutarlılığa geçelim.
AY FOTOĞRAFLARI FİLM STÜDYOSUNDA ÇEKİLDİ
Komplo teoricileri Ay fotoğraflarına bakıp bunları film stüdyosunda sahne ışıklarıyla çekmişler, hepsi sahte diyorlar. Sanki dünyadaki fotoğraf uzmanları hiçbir şey bilmiyormuş gibi iddialı konuşuyorlar. Madem öyle biz de bilimsel olarak gösterelim.
Discovery Channel’da yayınlanan Efsane Avcıları dizisinde Ay’da insan fotoğraflarının gerçek olduğunu kanıtladılar.2 Ay yüzündeki şekillerin gün ışığını engellediğini ve bunun, fotoğrafların sanki film stüdyosu sahnesinde çok sayıda farklı ışık kaynağıyla çekildiği izlenimi yarattığını gösterdiler (sahne ışıkları yanılgısı).
Hatta Apollo iniş aracı merdiveninden yere inen astronotun aracın gölgesinde kaldığı halde aydınlık görünmesinin sebebi de civardaki aydınlık yüzeyden yansıyan ışık. Özellikle de Ay tozunun ışığı dağıtması, yeryüzündeki puslu güneş etkisine benzeyen bir efektle, atmosfer olmayan Ay yüzündeki yüksek kontrastlı ışığın yumuşamasına ve astronotu yumuşak tonlarla aydınlatmasına yol açıyordu.
İNTERNETTEKİ GÖRSELLER DÜŞÜK ÇÖZÜNÜRLÜKLÜ
Burada insanların kafasını karıştıran asıl sorun internetteki resimlerin büyük kısmının düşük çözünürlüklü sıkıştırılmış görseller olması. Bu da ışık kalitesini düşürüyor; ama Apollo arşivleri sitesindeki yüksek çözünürlüklü fotoğraflarda yıldızlar görünüyor.
Üstelik günümüzde Google var: En az 4 MP’lik Ay görsellerini göster seçeneğini belirleyerek bu fotoğraflara basit bir web aramasıyla ulaşabilirsiniz. Hatta Photoshop’la negatif filtre atıp kayıp yıldızları siz de görebilirsiniz.
AY MODÜLÜ KALKIŞ VİDEOSU SAHTE
Komplo teoricileri bu kez de Ay modülünün kalkışını gösteren videonun sahte olduğunu ve NASA’nın bir araç maketini görünmez çıtayla yukarı kaldırıldığını söylüyorlar. Oysa videoyu inceleyerek çekimlerin gerçek olduğunu görebilirsiniz.
Kalkış sırasında ateşlenen roketten çıkan gazlar, iniş modülünü aşırı sıcaktan koruyan alüminyum folyoyu parçalıyor ve biz de bu parçaların Ay yüzeyine saçıldığını görüyoruz. Bu da gerçek bir roket ateşlendiğinin kanıtı.
Kayıt kalkıştan sonra sürdüğü için roketin çıkardığı gazların, modülün Ay’da kalan alt kısmını (iniş platformunu) yaktığını da görebiliyorsunuz. Sonuçta Ay’da atmosfer yok, ama roketin sıcak gazıyla yanan parçaların dumanı var. Bu da sigara dumanı gibi tütüyor ve dumanın şekli videodaki roketin uyduruk film çatapatı olmadığını gösteriyor.
“Bazı fotoğraflarda artı işaretleri düz durmuyor. Üzerinde oynandıkları belli.”
Bu estetik sebeplerden dolayı yapılmıştır. Örneğin Aldrin’in Ay Modülüne tutunurken çekilen fotoğrafta arkadaki ufuk çizgisi düz görünsün diye aynı fotoğrafın yan çevrilerek paylaşılan fotoğraflarda düz duran artı çizgileri ister istemez yan duracaklardır.
“Astronotlar yolculuk sırasında Van Allen radyasyon kemeri ve galaktik çevre radyasyonu sebebiyle hayatta kalamazlardı. Kameralardaki filmler de radyasyondan dolayı kararırdı.”
Van Allen kemerleri genel olarak “iç kemer” ve “dış kemer” diye iki kısımdan oluşmaktadır ve Güneş’ten gelen partiküller Dünya’nın manyetik alanı içerisinde hapsolunmaktadır. En tehlikeli olanı içteki kemerdir, ama buna rağmen Apollo uzay aracı iç kemeri birkaç dakikada ve dış kemeri de bir buçuk saatte geçmiştir. Uzay aracındaki alüminyum gövde astronotları iyonlaşan radyasyondan korudu. Apollo Görevleri için Van Allen radyasyonunun çok zararlı olduğu iddiaları bizzat onları keşfeden Dr. James Van Allen tarafından çürütüldü. Alınan radyasyon oranının nükleer enerji alanında bir sene boyunca çalışanların aldığı radyasyon oranına yakın olduğu söylenebilir. Ancak ortada herhangi bir risk yoktu, üstelik bir kişinin radyasyon hastalığına yakalanması için 100-200 rem, ölmesi için de 300+ rem dozajı gerekirdi, oysa astronotların aldığı radyasyon oranı 1 rem idi. Kameralara gelince, film metal konteynerlerde tutulduğu için bulanıklaşma önlenmişti.
İddia: “Ay’da garip ışıklar görüldü.”
Bazıları için bu garip ışıklar UFO iken, bazıları için de bunlar stüdyo ışıklarıdır. Her türlü ikisi de doğru değildir. Görülen şey gerçekte mercek parlamalarıdır ve dikkatle bakılırsa Güneş ışığının geldiği hizadalar. Bu parlamaları görmek için AS11-40-5955 numaralı fotoğrafa da bakılabilir.
İddia: “Ay’dan ayrılınca kalkışın görüntülerini kim çekti?”
Ay aracının ön tarafına uzaktan kontrol edilebilen bir kamera yerleştirilmişti. Bu kamera Houston’daki Görev Kontrol Merkezi’nden kontrol edildi. Yaşanılacak 1.3 saniyelik gecikme için kameraya sinyal erkenden gönderildi, böylece Ay Modülünün kalkışı izlenebildi.
İddia: “NASA çalışanlarının ölümlerine ne demeli?”
10 astronotun gizemli bir şekilde öldürüldükleri iddia edilmiştir ve bunun arkasındaki sebebin NASA’nın bu kişileri susturmaya çalışmasıdır. Ancak gerçekte durum böyle değildir. Hayatını kaybeden kişiler: Ed Givens (araba kazası), Ted Freeman, C.C. Williams, Elliot See ve Charlie Bassett (T-38 kazası), Gus Grissom, Ed White ve Roger Chaffee (Apollo 1 yangını). Geriye 2 kişi kalıyor ve bu kişiler FOX’un komplo içerikli programında yer alan konuşmacılar tarafından gösteriliyor, ancak bu 2 kişi birer astronot değildi. Mike Adams bir X-15 pilotu idi ve test uçuşunda hayatını kaybetmişti. Diğer kişi ise Robert Lawrence, Hava Kuvvetleri İnsanlı Yörünge Laboratuvar pilotu idi ve o da bir jet kazasında hayatını kaybetti.
İddia: “Dünya’daki teleskoplarımızın Ay’ın yüzeyindeki ekipmanları görebilmesi gerekirdi.”
Şimdilik Dünya’daki en büyük teleskop Hawaii’de bulunan 10 metrelik Keck Teleskobu’dur. Buna rağmen Dünya’daki hiçbir teleskop 400,000 kilometre uzaklıktaki Ay’ın üzerinde yer alan Apollo ekipmanlarını görüntüleyemez.
Burada şunu dile getirmek isterim. Bu ekipmanlar çeşitli uzay ajansları tarafından doğrulanır nitelikte gönderilen araçlar vasıtası ile fotoğraflanmıştır.
İddia : Ay yer tabakasında sıcaklık -150 den +150 dereceye kadar değişebiliyorken nasıl oldu da donmadan veya yanmadan rahatlıkla yüzeyi fotoğraflayabildiler?
Yanıt: Aslında çok basit, ay zemininde su bulunmaz ve bu sebeple su bazlı bir donma söz konusu olamaz. Ayrıca, oraya gönderilen fotoğraf makineleri günlük kullandıklarımıza göre çok farklı ve koşullara özel üretiliyor; yani iddia asılsız.
İDDİA . 1969’ların teknolojisiyle aya canlı yayın yapabilecek TV ekipmanı götürüp çalıştırmanın imkânsız olduğu savı.
CEVAP . Apollo projesinin kameraları Westinghouse firması tarafından 1964’te kazanılan bir ihaleyle uzay koşullarında çalışabilecek şekilde geliştirilmiştir. Bu konudaki bir sahtekârlık yapılsaydı, sadece NASA değil Westinghouse firmasını da kapsaması gerekirdi. Dahası, Apollo – Soyuz Test Projesi’nde Sovyet uzayadamlarının gözleri önünde aynı kameralardan çekim yapılmış ve dünyaya iletilmiştir.
1960’ların teknolojisiyle uzayda çekim yapabilecek TV cihazları ve elektronik devreler üretmek mümkündür. Nitekim 1961’de Yuri Gagarin ilk insanlı uzay uçuşu sırasında Sovyetler tarafından üretilen bir TV cihazından kaydedilen görüntüleri dünyaya iletmiştir. Yine Apollo Projesi’nden önce Ay’a iniş yapan insansız Surveyor araçlarının üzerinde de TV kameraları bulunuyordu, o kameralardan yapılan yayınlar da Dünya’ya iletilmiştir. Hatta Surveyor 3 adlı insansız ay aracının kamerası, yayın yaptıktan iki buçuk yıl sonra aynı bölgeye inen Apollo 12 astronotları tarafından sökülerek dünyaya geri getirilmiştir.
Öte yandan Sovyet Luna programındaki uzay araçları da ay üzerinden televizyon yayını yapmışlardır. Bu, o dönemde Ay yüzeyinden TV yayını yapabilecek teknolojiye sahip tek ülkenin ABD olmadığını göstermektedir.
Kaynak
wikipedia.org
bbc.com
national geographic belgesel
khosann.com
evrimagaci.org