İnsan yaşamı boyunca bulunduğu ortam olsun, gittiği yerler olsun arkasında daima bir iz bırakmıştır. Eski çağlardan günümüze gelebilmiş bu birtakım izler insan yaşamından kesitler sunmaktadır. İnsanlar bu resimleri mağara içlerine, kayaçlara vb. yerlere yapmışlardır.
Yapılan resimler üç farklı teknikle yapılmıştır. Kazıma, boyama ve dövme kullanılan tekniklerdir. Kayalar üzerinde çeşitli tekniklerde yapılan bu resimlere petroglif denir.
Petroglif, esas itibarıyla “taş üzerine yapılan oyma” anlamına gelmektedir. Bu kelimeyi karşılamak için Türkiye Türkçesi’nde “kaya üstü tasvirler”, “kaya üzerine levhalar”, “kaya resimleri”, “taş oymaları”… gibi kavram işaretleri de kullanıl¬maktadır.
“Oyma”, “dövme”, “kazıma” ve “boyama” teknikleriyle taşlara, kayalara ve mağaralara işlenen petroglifler, bulundukları yerleri âdeta “müze”ye çevirmekte ve konunun uzmanlarınca ait oldukları devrin “ifade vasıtası”, “iletişim aracı”, hatta “yazısı” olarak nitelendirilmektedir.
Asya’dan Avrupa’ya birçok kıtada bugün farklı dönemlerde farklı Türk boy¬ları tarafından vücuda getirilmiş petroglifler bulunmaktadır. Büyük bölümü yazının bulunuşundan önceki dönemlere (Mezolitik ve Neolitik dönemlere) ait olan bu eserler, tıpkı yazıtlar, dikili ve damgalı taşlar, kurganlar, anıt mezarlar, heykeller, balballar, süs ve kullanım eşyaları. gibi eski Türk kültür ve medeniyetinin en değerli maddî varlıkları içinde yer alır. Zira bu eserler, Türk yaşayış ve inanışı hakkında derin izler taşımakta; Türk kültür ve medeniyetinin özellikle Saka, Hun, Avar, Kırgız, Köktürk ve Uygur dönemlerine ait birçok bilinmezinin aydınlatılmasına ışık tutmaktadır.
International Business Times’ın bildirdiğine göre, olağandışı kaya sanatı M.Ö. 2100 – 4100 yıllarına dayanıyor ve Kuzey Hindistan’ın Asya bölümündeki Keşmir bölgesindeki Burzahom Neolitik bölgesinde bulundu. Arkeologlara göre, içinde iki parlak nesne bulunan bir gökyüzünü ve yeryüzündeki insan ve hayvan figürlerini tasvir ediyor. İlk bakışta hem hayvan hem de insanlar av sahnesinin bir parçası gibi görünüyordu, fakat detaylı incelemelerden sonra bilim insanları figürlerin yıldız kalıplarını ve iki parlak cisminin bir güneş ya da ay ve bir süpernova olduğunu kararlaştırdı.
Petroglif olarak tanımladığımız kaya resimleri aslında bir yaşanmışlığın hikayesidir. Bunu biraz açacak olursak o dönemde yaşayan insanlar günlük hayatlarında tanık oldukları olayları, günümüzde de olduğu gibi ne olup bittiğini kayda almak için not niteliğinde, kayalar veya farklı materyaller üzerine işlemişlerdir. Bazı figürleri de din üzerinden değerlendirerek kutsal saymışlar ve ritüele böyle geçirmişlerdir. Tabi bunları yaparken de sanatsal olarak değerlendirmemişlerdir. Ayrıca insan yaşamından kesitler sunan bu kaya resimlerinin, benzerleri diyebileceğimiz betimlerinin, farklı coğrafyalarda farklı zamanlarda görülmesini de, konar göçer toplulukların her gittiği yerde kültürlerine ait sembolleri resmetmesinden dolayı olabileceği yorumuyla açıklık getirebiliriz.
Ne olursa olsun tarih boyunca din kavramı hep ön planda olmuştur. İnsanlarda bu çerçeve içerisinde her zaman bunu yaptıkları resimlerle vurgulamışlardır. Dünya üzerinde bu örneklere benzer kaya resimlerinin de keşfedilmeyi beklediğini söylemek mümkündür.
Petrogliflerin çizilme biçimi ve dünyanın diğer bölgelerinde bulunan çizimlerle olan benzerlikleri, bunların tarih öncesi zamanlarda yapıldığına ve muhtemelen bugüne kadar keşfedilen en eski petroglifler arasında olduğuna inanılmasına neden oldu.
Maharashtra Devlet Arkeoloji Bölümü müdürü Tejas Garge, “Bu petrogliflere dair vardığımız ilk sonuç, MÖ 10.000 civarında yapılmış oldukları.” diyor.
Söz konusu çizimleri, bölgeyi birkaç gördükten sonra çizimleri ciddi bir şekilde aramaya başlayan Sudhir Risbood ve Manoj Marathe liderliğindeki bir grup araştırmacı buldu. Çizimlerin birçoğu köy tapınaklarında bulundu ve yerel folklorda önemli rol almıştı.
Risbood, “Binlerce kilometre yürüdük. İnsanlar bize fotoğraflar göndermeye başladı ve hatta onları bulmak için araştırmamıza okulları da ekledik. Öğrenciler, başka çizimleri bilip bilmediklerini öğrenmek için büyükanne ve büyükbabalarına sordular. Bu bize çok değerli bilgiler sağladı.” diyor.
Petroglifleri yakından inceleyen bir araştırmacı ve sanat tarihçisi olan Shrikant Pradhan, bu insanların, çizimlerinde zaman zaman gözlemlediği şeylerden açıkça ilham aldığını söylüyor.
Garge, “Birçok petroglif, tanıdık hayvanları betimliyor. Köpekbalıkları ve balinaların yanı sıra kaplumbağalar gibi amfibiklerin de çizimleri var.” diyor.
Kaynak
Altaylı
Nereye