Makale Başlıkları
Ölümden Sonra Canlandırılan Domuz Beyinleri
Domuz beyni diriltmek söz konusu olunca Vampir filmleri, The Walking Dead dizisi, Frankenstein romanı ile Z-day gibi mobil oyunların etkisiyle aklımıza hemen zombiler ve hortlaklar gelebilir. Bu tür haberleri okuyunca “Eyvah, laboratuarda domuz beyni dirilttiler. Yoksa ölünce hepimiz Taht Oyunları’ndaki ak gezenlere mi dönüşeceğiz” diyebiliriz. Ancak, korkunun ecele faydası yok.
Aynı zamanda gereksiz yere abartılı bir korkuya kapılmaya da gerek yok: Domuz beyni diriltmek, tamamıyla kazada kalbi duran insanları hayata döndürmekle ilgilidir ve bilim insanları ne bugün ne de gelecekte zombi yaratacaklar. Doktorların amacı hayat kurtarmak ve uluslararası anlaşmalarla kurulan etik kurullar da bu tür felaket senaryolarına izin vermeyecekler.
ABD’li bilim insanları domuzların beyinlerini, ölümlerinden dört saat sonra kısmen canlandırdı.
Bulgular ölümle yaşam arasındaki çizginin tartışılmasına yol açabilir ve Alzheimer gibi hastalıkların daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir.
Deneyde beyin hücrelerinin ölümünün durdurulması başarıldı ve beyindeki bazı bağlantıların yeniden kurulduğu tespit edildi.
Fakat beyinde bilinç veya farkındalık oluşmadı.
Sürpriz bulgular, beynin kan akışı durduktan birkaç dakika sonra geri döndürülemez bir şekilde işlevsizleştiği fikrinin sorgulanmasına yol açıyor.
Deney nasıl yapıldı?
32 domuz beyni bir mezbahadan alındı ve dört saat sonra Yale Üniversitesi’ndeki bir ekip tarafından geliştirilen bir sisteme bağlandı.
Bu sistem beyne nabzı andıran bir şekilde özel bir sıvı pompaladı. Sıvıda oksijen taşıması için yapay kan ve beyin hücrelerinin ölümünü durdurmak için ilaçlar vardı.
Domuz beyinleri altı saat boyunca bu sıvıyla beslendi.
Araştırma neyi gösteriyor?
Nature dergisinde yayımlanan araştırma beyin hücrelerinin ölümünün azaltıldığını, damarların tekrar işlev kazandığını ve bir miktar beyin aktivitesi gerçekleştiğini gösteriyor.
Beyin hücrelerinin birbiriyle iletişim kurduğu sinapsların da faal olduğu ortaya çıktı.
Normal bir beynin ihtiyaç duyduğu kadar oksijen pompalanan domuz beyinleri ilaçlara da canlı bir beynin vereceği türden tepkiler verdi.
Bütün bunlar domuzların kafaları kesildikten 10 saat içinde gerçekleşti.
Beyinlerin elektroenselogram (EEG) taramasında, bilinç veya farkındalık anlamına gelecek beyin çapında elektrik aktivitesine dair bir bulguya rastlanmadı. Yani onlar hâlâ ölü beyinlerdi.
Ne öğrendik?
Araştırma beyinlerin nasıl öldüğüne dair fikirleri değiştirme potansiyeli taşıyor. Eskiden, oksijenin kesilmesiyle birlikte beyin hücrelerinin hızlıca öldüğü tahmin ediliyordu.
Yale Üniversitesi’nden nörobilim profesörü Nenad Sestan, “Beyin hücreleri tahmin ettiğimizden daha uzun sürede ölüyor” diyor ve ekliyor:
“Hücre ölümleri aşamalı olarak gerçekleşiyor ve bu süreçlerin bazıları ertelenebilir, durdurulabilir, hatta geri çevrilebilir.”
Bu deneyler etik mi?
Domuz beyinleri et endüstrisinden tedarik edildi, yani deney için öldürülmediler.
Fakat Yale’deki bilim insanları domuzların bilinç kazanmasından o kadar endişe duyuyorlardı ki beyinlere, beyin aktivitesini azaltacak ilaçlar verildi.
Beyinlerin yüksek derecede fonksiyon kazanıp kazanmadığı anlık olarak tespit edildi. Eğer beyinlerde bilinç faaliyetleri tespit edilseydi, anestezi içeren bir karışım kullanılarak deney sonlandırılacaktı.
Nature’a yazan etik uzmanları, bu alandaki çalışmalar için yeni düzenlemelerin yapılması gerektiğini, çünkü hayvanların “ne canlı ne ölü” olarak tanımlanabilecek gri bir bölgede kalabileceğini vurguladı.
Bu deneyleri beyinden alınan ve deney kabına koyulan hücre kültürlerinde yapsak ya? Aslında insan beyni gibi karmaşık bir organı hayata döndürmek için bize bağlam lazım. Devrimsel tedavilerin ne kadar yararlı olduğunu ancak bütün beyinler üzerinde çalışarak görebiliriz.
Her durumda, ölü domuz beyni diriltme deneyleri hem hayvanlar üzerinde yapılan deneyler, hem de gelecekteki insanlı klinik deneyler açısından birçok etik sorunu beraberinde getiriyor. Örneğin, hayvanlar üzerinde yapılan deneyleri denetleyen kurullar, genellikle canlılar üzerindeki deneyleri düzenliyor.
Sonuçta beyni ölüp de diriltilmiş hayvanların potansiyel haklarını düzenleyecek ve koruyacak yönergeler yok. Peki ya bilinç konusu? Sinirbilimciler insan bilincinin ne olduğu hakkında konuşmak bile istemiyorlar. Pozitif bilim sınırlarında kalmak için insan beyninin en önemli özelliği olan bilincin ne olduğunu araştırmaya çalışmıyorlar. Daha çok ilaç tedavisiyle sınırlı kalıyorlar.
Deney ne işe yaracak?
Bilim insanları bu araştırmanın Alzheimer gibi hastalıkları araştıran diğer bilim insanlarının işine yarayabileceğini düşünüyor.
Beyin evrendeki en karmaşık yapılardan biri olsa da beyni dilimleyerek dondurmak veya beyin hücrelerini başka bir yerde çoğaltmak, bu organın üç boyutlu olarak nasıl işlediğini anlamamızı sağlamıyor.
Bilim insanları uzun vadede kalp krizi veya doğumda beyne oksijen gitmemesi gibi durumlarda beynin korunması için yöntemler bulunmasının sağlanabileceğini düşünüyor.
Araştırma beyinlerin nasıl öldüğüne dair fikirleri değiştirme potansiyeli taşıyor. Eskiden, oksijenin kesilmesiyle birlikte beyin hücrelerinin hızlıca öldüğü tahmin ediliyordu. Yale Üniversitesi’nden nörobilim profesörü Nenad Sestan, “Beyin hücreleri tahmin ettiğimizden daha uzun sürede ölüyor. Hücre ölümleri aşamalı olarak gerçekleşiyor ve bu süreçlerin bazıları ertelenebilir, durdurulabilir, hatta geri çevrilebilir” dedi. Beyin evrendeki en karmaşık yapılardan biri olsa da beyni dilimleyerek dondurmak veya beyin hücrelerini başka bir yerde çoğaltmak beynin 3 boyutlu olarak nasıl işlediğinin anlaşılmasını sağlamıyor.
ABD Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü’nden Dr. Andrea Beckel-Mitchener, “Beyne kan akışı sonlandıktan sonra beynin tekrardan iyileşmesinin sağlanması için bu tür araştırmalar önemli” diyor.
Fakat bunun için henüz erken.
Öte yandan araştırmacıların hayvanlar öldükten dört saatten daha kısa sıra bir süre içinde bu deneyi başlatması ve beyin faaliyetlerini bastıracak ilaçlar vermemesi durumunda beyinlerin nasıl bir tepki vereceği merak konusu.
Kaynak
Bbc.com
Milliyet.com.tr
Evrimagaci.org