Bilim insanları göze injekte edilecek yeni bir nanoteknoloji ile karanlıkta görmemizi sağlayabilecek parçacık geliştirdi.
Çin Bilim ve Teknoloji Üniversitesi öncülüğünde yapılan araştırmalar, retinadaki ışığı algılayan hücrelere yapışan ve yakın kızılötesi (NIR) dalga boylarına yanıt vermelerine yardımcı olan parçacıklar üretti.
Araştırmacılar tarafından -geliştirilen nanoparçacıklar minyatür gece görüş cihazları gibi davranıyor.
Araştırmacılar nanoparçacıkları farelerin gözlerine enjekte ederek onlara yakın kızılötesi ışığı görebilme yeteneği sağladı. (Kızılötesi ışık normal olarak kemirgenler (veya insanlar) tarafından görülemeyen bir dalga boyudur.)
Araştırmacılar bunun olağanüstü bir başarı olduğunu insanlarda benzer bir tekniğin kullanılabileceği gerçeğiyle daha da olağanüstü bir başarı elde edileceğini söyledi.
Çin Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nden Tian Xue ve Massachusetts Tıp Fakültesi Üniversitesi’nden Gang Han’ın liderlik ettiği araştırma ekibi, farelerin normal ışığı görme doğal yeteneklerini koruyarak yakın kızılötesi ışığı da görebilmelerini sağladı. Deney yaklaşık 10 hafta boyunca farelerin gözlerine özel nanoparçacıklar enjekte edilerek yapıldı. Deney esnasında herhangi bir yan etki görülmediği belirtildi.
Yapılan testler sonucunda farelerin kızılötesi ışığı gördüğünü kanıtlandı. Araştırmacılar, insan gözünün farelerden çok farklı olmadığını, insanlara da buna benzer bir teknik uygulanın artık fantastik bir düşünce olmadığını iddia ettiler.
İnsanların normalde görebileceği renkler, elektromanyetik spektrumun sadece küçük bir oranıyla sınırlı ve bu spektrum, kızılötesi ve ultraviyole gibi en uç renk tonlarını da içeriyor.
Gökkuşağı görüntüsünden çok daha uzun ya da kısa dalga boylarına sahip bu sinyaller etrafımızda sürekli hareket halinde.
İnsan ve fare gözleri karanlıkta görmekten sorumlu çomak tipte ve aydınlıkta görmekten sorumlu konik tipte hücreler taşır. Bu hücreler, ışığı emerek elektrik akımına dönüştürür ve beyne iletir. Kızılötesi dalga boyları ise bu hücrelerin yakalayamayacağı kadar uzundur.
Bulgularını Cell adlı hakemli biyoloji dergisinde yayımlayan bilim insanları, bu hücrelere sıkıca tutunan ve daha büyük dalga boylarını yakalayabilen aksesuarlar gibi iş gören küçük parçacıkları deneyde kullandıklarını belirtiyor.
Nanoparçacıklar bu sinyalleri daha kısa dalga boylarına dönüştürüyor ve beyne yeşil ışık olarak iletebilmeleri için bu sinyalleri hücrelere yönlendiriyor.
Bilim insanları, bu parçacıkların farelerin görüş gücü üzerindeki etkisini belirlemek için bir dizi test yapmadan önce, parçacıkları kemirgenlerin gözlerine enjekte etti. Bu işlem sonrasında kızıl ötesi ışınlar farenin gözüne çarptığında gözbebeğinin açıkça kasıldığı yani ışığı algıladığı görüldü.
Labirentlerde yapılan ileri testlerde ise farelerin gün ışığında bile kızılötesi sinyalleri görebildiği ortaya çıktı. Göze enjekte edilen bu maddeler sadece küçük çaplı yan etkilere yol açtı ve fareler iki aydan fazla bir süre boyunca kızılötesini görmeye devam etti.
Araştırmacı Dr. Xue şunları söyledi:
“Bu teknolojinin insan gözünde de işe yarayacağına inanıyoruz, sadece süper görüş gücü oluşturmak için değil aynı zamanda kırmızı rengi algılama sorunu olan insanlarda da iyileştirici çözümler sağlayacağına inanıyoruz.”
Bilim insanları ayrıca, nanoteknoloji içeren uygulamaların ileride güvenlik ve askeri alanlarda önemli bir yere sahip olacağını öngörüyor.
Ancak öncesinde Dr. Xue, ekibin diğer primatları kullanarak uygulamanın güvenliğini deneylerle test etmeleri gerektiğine dikkati çekiyor.
Bu uygulama insanlar üzerinde denense gece görüşü yeteneği kazanabilir mi?
Hiç kuşkusuz hükümetler bu teknolojiyi şifreleme, güvenlik ve askeri operasyonlara uygulamak için yarışacaklar. Kızılötesi radyasyon (IR) dalga boyları görünür ışığın ötesine uzanır ve insan gözüyle görülemez. İnsanların doğal görüşüyle algılanabilen görülebilir ışık, elektromanyetik spektrumun çok küçük bir kısmını kaplıyor. Peki bunu değiştirebilirsek? USTC’nin Xue ve Jin Bao liderliğindeki bir bilim adamı ekibi, gözlerin fotoreseptör hücrelerine sıkıca tutturulmuş, minik IR transdüserler olarak hareket eden nanopartiküller geliştirdi. Kızılötesi ışık retinaya ulaştığında, nanopartiküller uzun dalga boylarını yakalar ve daha kısa olanlara dönüştürür. Bunlar daha sonra yakındaki bir çubuk veya koni tarafından emilir ve beyne normal bir sinyal göndererek görünür ışığın retinaya çarptığını göstererek kandırır. Bu şekilde kızılötesi ışığın yeşil renkte görünmesi sağlanır.
Fareler de, insanlar gibi, doğal olarak kızılötesi göremezler ve bu da onları deney için malesef ideal bir aday haline getirir.
Kaynak
Günes
indepentturkish