Oda nedir öyle diyorsunuz sanırım. Hayal değil gerçek bir bilimsel hack çeşidi. Bazı insanların vücutlarına teknolojik bazı aletleri takarak kendilerine yeni duyular eklemesi yada hayatı kolaylaştırıcak bazı gelişmelere yol açan çip tarzı birimlerdir.
İsminden de az çok çıkarılacağı gibi “biyo-hacking” için insanın kendi vücudunu “hackleyerek” daha iyi kontrol edebilmesi ve vücuduyla ilgili birtakım özellikleri değiştirebilmesi diyebiliriz. Bunu kendi kaynaklarıyla ve imkanlarıyla yaparak insan-makine etkileşimini gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bu yöntemle vücudunuzun kapasitesi arttırılarak normalde yapamayacağı yetenekler ortaya çıkartılıyor. Normalde insan vücudunun yapamayacağı işleri birtakım çipler ve metal aletlerin deriye yerleştirilmesiyle yapılmasına olanak sağlanıyor. Kulağa Matrix filmi gibi gelse de Dünya’da bu yöntemi kullanan çok sayıda insan var. Bu yöntemi kullanan kişilere “Biyo-hacker” deniliyor.
Elon Musk bu konuda “İnsanoğlu ekonomiye değer katmaya devam etmek istiyorsa, yeterliliklerini arttırmak için biyolojik zeka ve makine zekasını birleştirmelidir” diyor. Yani, bu şekilde insanoğlu normalde çalışacağı süreden daha fazla sürede de çalışabilir. Makinelerin yapacağı birçok kişi kendi vücuduyla gerçekleştirebilir. Kulağa oldukça ilginç geldiğinin farkındayız ancak bunu yapan insanlar Dünya’da gittikçe artıyor. “Kendimi daha iyi bir seviyeye taşımak varken neden olanlarla yetineyim ki?” mantığıyla ilerliyorlar.
BBC’de yayınlanan Victoria Derbyshire programı, çeşitli biyo-hacking uygulamaları gerçekleştiren biyo-hacker’ların hikayelerini kendi ağızlarından dinledi. Liviu Babitz, Rich Lee ve Luke Robert Mason, BBC’nin biyo-hacking araştırmasında kendilerine sorulan soruları yanıtladı ve hikayelerini anlattı.
38 yaşındaki Liviu Babitz, CEO’su olduğu Cyborgnest şirketi ile biyo-hacking çalışmaları gerçekleştiriyor. Bu çalışmalar neticesinde insan bedenine sahip olduğu 5 duyunun dışında yeni duyular kazandırmayı amaçlayan Babitz, Kuzey Duyusu adını verdiği cihazla kendine kuşlardakine benzer bir navigasyon sistemi kazandırıyor.
Göğsünde pusula çipi ve Bluetooth bağlantı özellikli bir çip bulunan Babitz, kuzeye döndüğünde göğsünde ince bir titreşim oluyor. Bu sayede yönünü daima bulabiliyor. Babitz’in biyo-hacking çalışmaları ile ilgili şu şekilde konuştu:
‘’Sokakta elinizdeki telefona bakarak yürüyorsunuz. Bir yere gitmek istiyorsunuz ama oraya ulaşana kadar tüm yol boyunca elinizdeki ekrana baktığınız için etrafınızda olan biteni fark etmiyorsunuz bile.
Telefona ihtiyacınız olmadığını, dünyayı bir kuş gibi dolaşabileceğinizi hayal edin. Her zaman tam olarak nerede olduğunuzu biliyor olacaksınız. Görme engelliler yönlerini rahatça bulabiliyor.’’
Aslında Hepsi Psikopat Konumda
Şimdiye kadar film senaryolarında ve oyunlarda görmeye alışık olduğumuz Biohackingkavramı, aslında bilim adamları tarafından uzun süredir üzerinde durulan bir projeydi. Geliştirilen bu proje kapsamında artık insanların beyin ile ilgilenen alt dalları neurohackinggibi pek çok dallar ayrılmaya başlandı. Ayrıca unutmadan Biohacking yöntemlerini uygulayan kişilere de “grinder” adı veriliyor. Bu kişilerin bir çoğu kendilerini transhümanizm, biopunk veya tekno-ilericilik akımı ile özdeştirmektedirler.
Biohacking alanında çalışma yapan isimler arasında en tanıdıklardan ikisi olan Britanyalı sibernetik profesörü ve Kaptan Cyborg lakaplı Kevin Warwick ve ABD’li Grindhouse Wetware isimli biyoteknik firmasının kurucu ortağı ve CIO’su Tim Cannon. Aslında bir çoğumuz sağdan soldan Biohacking kavramına aşinayız. Çünkü bu konu günümüze kadar pek çok dizi, film ve oyun senaryolarında karşımıza çıkmıştı.
“Biyometrik Dövmeler Kullanılmaya Başlandı Bile”
Biohacking konusunda en bilindik çalışmalardan birisi biyometrik dövme. Teksas merkezli Chaotic Moon firması bu konuda bir prototip hazırlamış. Askeri ve tıbbi alanda kullanılması beklenen biyometrik dövmeler, çeşitli elektromanyetik bileşenler ve iletken boyalar ile meydana geliyor. Biyometrik dövmeler sayesinde kolaylıkla insan vücuduna uygulanarak sağlıklı verilerin kolaylıkla takip edilmesi sağlanıyor.
Ayrıca askeri alanda da havadaki zehirli gazları ve vücuttaki patojenleri tespit edip, askerlerin yaralı veya stresli olup olmadığı saptanabiliyor. Biohacking bizlere her ne kadar yeni ufuklar ve kapılar açsa da, her teknolojide olduğu gibi bu teknolojinin de “acaba kötüye kullanılır mı ?” soruları kafalarda uçuşuyor. Ancak bunu şimdiden konuşmak için çok erken. Filmlerde gördüğümüz o kötü insanların sistemi ele geçirip, dünyayı yok etme çabalarından bahsetmeyeceğiz elbette.